DÜNYANIN PRESESYONU

 Durgunluk anlamına gelen resesyon' un devinimli haline presesyondenilir. Dünyanın presesyonu, ekseni üzerinde sallanması demektir...Evrenin oluşumunu tanımlayan bing-bang sonrasında bütün galaksinin dengeye gelmesini sağlayan tanımlarla ilgili olduğu kadar presesyon ya da devinim, evrende en fazla bulunan Hidrojen (H2) atomlarının manyetik rezonans ile uyarılarak devinim (precession)yaptırılması, sağlık alanında da anomalik tanı koyma ve tedavi yönlendirmede görüntüleme amaçlı olarak kullanılır...Tıpta hastalık teşhisi için kullanılan MR cihazlarında da aynen dünyanın presesyonunda olduğu gibi değişik manyetik alanların etkisinde olan ve presesyon yaptırılan vücudumuzdaki hücrelerin içinde bulunan hidrojen atomlarının bir x-y-z koordinatı üzerinde döndürülerek her bir çevrimdeki atomun durumu algılanarak dokunun yapısı görüntülenir... Presesyon sabit bir eksen etrafında belli bir açı yaparak dönen cismin hareketi ya da kendi etrafında dönen (spin) katı bir cismin, cisme etkiyen dış kuvvetlerin sonucu olarak ortaya çıkan açısal bir hızdır...[1]

Dünyanın presesyonundan ise dünyanın bir topaç gibi yalpalayarak 21,5 derece ile 24,5 arasında güneş etrafında dönüşü anlaşılır...Eğer dünya güneş etrafında dik açı ile dönüyor olsaydı yani presesyon şeklinde bir dönüş olmasaydı kuzey ve güney yarım kürede aynı anda yaz ve kış olurdu...Milankovich teoremine göre dünya, ekseni eğikliği ve eksen kayması nedeniyle her 25.920 yılda bir dairelik devinim (presesyon) gerçekleştirir. Teoreme göre dünyanın presesyon açısı giderek düşmektedir ki şu anda bu değer 23.44 derecedir...Bu durum aşağıdaki dairesel zodyak üzerinde gösterirsek 1 derecelik açı dünya tarafından 72 yılda tamamlanır... Dolayısıyla daire üzerinde 360 derecelik zodyak 72 x 360 = 25.920 yılda tamamlanır.

Bütün bu yaklaşımların temelinde sözde bilim olarak adlandırılan 'astroloji' tanımı içinde bulunan zodyak ile dolayısıyla burçların insan ile ilişkisi bizi çok da tesadüfi olmayan sonuçlara götürüyor...Dünyanın presesyonu nedeniyle bizlerden binlerce ışık yılı uzakta bulunan sabit yıldızlar, dünyanın bu sallantısı dolayısıyla oluşan ekinoks presesyonu dolayısıyla yer yüzeyinden bakıldığında hep aynı noktalarda görülemeyeceği için astrolojik açıdan Sümer, Babil gibi Mezopotamya toplumlarında önemli mitolojik , folklorik hikayelerin üretilmesine yol açmış.

R.Bauval, Giza piramitlerinin Orion'un merkezinde bulunan üç yıldıza göre yeryüzeyinde konumlandırıldığına dair bir tespiti ortaya koyarak Osiris kültü ile ilişkilendirdi...Aynı çalışma içinde m.ö. 2600 yılında yapılan piramitlerin m.ö. 10.500 yılına tekabül eden Orion yıldızı içindeki 3 yıldızın konumuna göre yeryüzünde konumlandırılmış olduğu tespit edildi... Bu çalışma ile Mısırlıların da Sümerlerden sonra presesyonu bildikleri ortaya çıktı... Asurluların yıkılışından (m.ö.609) sonra yeniden güç kazanan Babil devleti içinde yönetici bir sınıf olan Kaldeliler ve daha sonra Selevkoslar döneminde astroloji çalışmalarının temelleri atıldı... Özellikle Kaldeliler yıldızlar ile insanlar arasında fal ve ruhçuluğu ön plana alan yorumları ile ünlendiler...

Dünyanın presesyonuna neden olan hususun ay (luni) yerçekimi ve güneşin (solar) dünyanın ortasındaki şişkin kısım üzerindeki etkilerinin oluşturduğu lunisolar teorisi ile de açıklanmaktadır. Zodyak bilgilerine dayalı yukarıdaki astrolojik yaklaşımlar bir varsayım olarak kabul edilse dahi doğru olarak nitelendirilmesi çok da yanlış olmasa gerek...Örneğin insanın günde almış olduğu nefes sayısının da neredeyse 25.920 adet olduğu ileriye sürülebiliyor ve insan yaşam süresinin de ortalama 72 yıla karşılık gelen 1 derecelik açıya tekabül eden 72 yıl ile özdeşleştirilmesi ilginç bir astrolojik argüman olarak ileriye sürülebiliyor...Zodyak üzerinde bir insanın ortalama 72 yıl olan yaşam süresinin 1 derecelik bir açıya tekabül etmesi ve tüm zodyak ' ın bir kez taranması için geçen süre olan ve Platonik Yıl olarak adlandırılan 25.920 yılın 12 adet burca bölünmesi ile elde edilen 2160 yıl, dünyanın bir burçta geçirmiş olduğu süre olarak tanımlanıyor...Yukarıdaki dairesel zodyak yapısına göre örneğin dünya 13.000 yıl önce Leo (aslan) burcunda iken hesaba göre 6480 yıl veya yaklaşık 6.500 yıl önce İkizler (gemini) burcundan boğa (taurus) burcuna doğru geçmiş...

Bütün bunların bir faraziyeden oluştuğu öne sürülse de bu durumun tarihin başlangıcı olan yazının bulunmasına kadar geriye yani Sümerler'de olduğu ve buradan Eski Babil dönemine geçen astrolojik mesajlar olduğunu arkeolojik silindir mühürler üzerinde bulunan tasvirler de doğruluyor...

Astrolojinin temeli olan zodyak ilk kez yazılı tarihi başlatan Sümerler tarafından ölçülmüştü... M.Ö. 3. bin yılda Kuzey Mezopotamya'da ölülerin mezarlarda yatırılış yönlerinin baş ve ayak yönleri olarak bugün zodyak üzerinde tanımlayabildiğimiz oğlak dönencesine göre baş, yengeç dönencesine ise ayaklar gelecek şekilde yönlendirilerek yatırılan iskeletler ile dolu mezarlara rastlanmıştır...Buradan güneşe dayalı inanç sistemlerinin ortaya çıkmış olabileceği anlaşılmakta...

Sümerler göksel hareketlerin tanımı için ANU (hava) ile merkezi, ENLİL ile kuzeyi ve EA ile ise güneyi tanımlamışlardı...Şekilde görüldüğü üzere dünyanın ufki çizgisi üzerinde açısal olarak Anu (A), her zaman yaz ve kış dönencesi arasında etken olan bir konumda iken ENLİL'in (B) soğuk ve EA' nın (C) ise nispeten yaz dönencesinden sonra etken olan yağışlı (su ilişkili) bölgede olması dairesel şekilde gösterilmektedir. Buna göre yaz dönencesi olarak bilinen (summer solstice) yengeç dönencesi (21 Haziran) ve kış dönencesi olarak bilinen (winter solstice) oğlak dönencesi (21 Aralık) Sümerler tarafından bilinerek bu alan, Anu'yu tasvir eden ve dünyanın presesyonunu belirleyen kuzeydeki 23 derece 27 dakika ve güneydeki 23 derece 27 dakika arasındaki ekvator kuşağı üzerine adanmıştı?...

S. Vedat Karaarslan

KAYNAKLAR

[1] Atom içindeki proton ve nötronlar sürekli dönerler...Buna spin hareketi deniliyor. Protonların manyetik bir çubuk gibi davranarak etraflarında bir manyetik alan oluşturması insan vücudunda bol miktarda bulunan hidrojenin güçlü bir manyetik alan ile sinyal kaynağı olması manyetik görüntülemenin temelini oluşturmakta... Önce yüksek bir manyetik alana tabii tutulan canlı vücudundan kesiti alınacak alandaki hidrojen içindeki protonlar uyarılır... Bu kesite bir radyo dalgası gönderilir ve aldıkları enerji oranında konumlarını değiştirirler ve konumlarından saparlar...Enerji yeniden kesilir ve protonlar eski konumlarına dönerler... Bu dönüş sırasında protonlar bir anten gibi çalışır ve MR (magnetic resonance) görüntülerini oluştururlar... Görüntülerdeki beyaz açık tonlar yüksek sinyal alanlarını, koyu siyah tonlar ise sinyalin az olduğu veya olmadığı alanları gösterir...

[2] Fizik Terimleri Sözlüğü, Ötüken Yayınları, 2007 

[3] Maya Takvimi 

[4] https://books.google.com.tr/books?id=FZA-yQ53ensC&pg=PA171&lpg=PA171&dq=vat+7847+berlin&source=bl&ots=8Q6BnP9BFQ&sig=ocJODMK1b31okezTq4Q2sE8QdRM&hl=tr&sa=X&sqi=2&ved=0ahUKEwjW743MjpzOAhUBLhQKHZ8AAWcQ6AEIPzAF#v=onepage&q=vat%207847%20berlin&f=false