ROMA VE AVRUPA'NIN ETRÜSK KÖKLERİ

Soru ve sorun Romalıların öncülleri olan günümüz İtalya'nın Etruria bölgesinde m.ö. 8. yüzyılda ilk yerleşimcileri olan kendilerine Rasenna diye adlandıran Etrüsklerin, Umbria olarak adlandırılan bölgeye neden, nereden ve nasıl geldikleri ise bunun cevabı batılı kaynak yayınlarda açık yüreklilikle anlatılamaz oluşudur.

Bunun en büyük nedeni batılı toplumların kültür ve tarihlerinin dayandığı Roma'ya uygarlığı ve kültürüne ait herşeyi öğreten Etrüsklerin doğulu kökenlerinin yok varsaymak ise o zaman söylenecek çok şey var demektir.

Buna rağmen Fenikeliler ve Yunanlarla geniş bir ilişki içinde olan ve yerleşik kültürlerden çok farklı bir konumda olan Etrüsklerin,  Umbria ya da İtalya'ya nereden geldikleri Etrüsk araştırmacısı F. Prayon' un yazdığı Etrüskler adlı kitabında nedense çok şüpheci bir şekilde yaklaşım yapılıyor.  

Etrüsklerin Luvi dili ile akraba olmadığı için Herodot Tarihinde yazıldığı gibi kıtlıktan dolayı halkın arasında kura çekmek usulü ile göç eden Lidyalılar olabileceği ve kralları olan Attys'in oğlu Tyrenios ile gemilerle Umbria'ya göç etmiş oldukları varsayımını şimdilik kaydı ile kabul eden Prayon, Etrüsk dilinin eklemeli takılar ile yazılıyor olduğunu kitabında yazıyor olması ve Etrüskçenin Mısır, Arnavut, Ermeni, Bask, Dravid, Fin, Macar, Yunan, Hitit, Kafkas, Lidya, Likya ve komşu İtalya dili ile akraba olduğunu söylemesine rağmen bu diller içinde Fince ve Macarca ile aynı dil grubuna girdiği bilinen Türkçe demeye dili nedense pek yanaşmıyor.

Bu vesile ile Fince, Laponca, Türkçe, Macarca, Tatarca, Moğolca, Dravid ve Malayca dillerinin Turani dil ailesi grubu içinde olduğunu hatırlatmak isterim. 

Bunu ilmi değerlerden kaçış olarak nitelerken Hiung-Nu (Hun) ların bir kolu olan Tü-küe kavminin hükümdarlarına A-Se-Na adı verildiği ve bu kelimenin Türk mitolojisinde dişi bir kurdun doğurduğu 10 erkek çocuğundan biri olduğu, Türkiye'de ise dişi kurdun adı olduğu da unutulmuş olduğu görülüyor.

Mitolojik yakıştırmaların sanki sadece Roma ya da Hellen kökenli olduğuna pek de alıştırılmış bir dünya arkeolojik kültürü nedense Orta Asya kökenli mitolojileri yokmuş gibi dünya literatürünün dışında tutma hevesi mitolojinin kökenlerinin prehistorik çağlarda başlamış olduğunu ve bunun en güzel örneklerini Mezopotamya mitolojisi ile verilmiş olduğunu unutmuş görünüyor.

Gerçekten Oğuz Kaan Destanı'nda bir ışık içinde çıkarak Oğuz ile konuşan kurt simgesi Oğuz ordusuna yol göstermişti. Türk Kültürü'nde at ile özdeş tutulan kurt, Uygurlarda Türeyiş Destanı'na konu olmuş, Dede Korkut Hikayelerinde ise Salur Kazan bir kurt vasıtası ile ülkesinden haber almıştı.  

                                                      

Capitol'deki 75 cm yüksekliğindeki dişi kurt başı, m.ö. 4.yüzyıl, Roma, Konservatörler Sarayı  

Hunların bir kolu olan Göktürklere kadar geçen yaklaşık 700 senenin öncesinde Hunlardan itibaren m.ö. 8 yüzyılda Roma'nın tek hakimi olan Etrüsklerin, günümüzde Roma Konservatörler Sarayı'nda bulunan yukarıdaki kurt başının bu mitolojik yaklaşım içinde incelenmesi gerekirken kitabın yazarı Prayon'dan bunu izah ederken en ufak bir referans ya da 'ima' da dahi bulunulmamasının hiçbir ilmi değeri yoktur.

Sadece Rasenna-Asena, ya da kurt mitolojisi ile bu yakınlığın kurulmadan Kazım Mirşan'ın okumalarından Piacenza/Settina'da bulunmuş bir yazıtta Etrüskçe 'oq uluyuzu' olarak geçen cümlenin 'oq üstünlüğü' anlamına geldiğini ve Etrüsklerin kendilerini Türklerde olduğu gibi kendilerini mızraklı askerler olarak 'oq' kelimesi ile adlandırmış olduğunu ve dolayısıyla 'oq' kelimesinin günümüzde 'okçu millet' olarak bilinen Türklerin kadim tarihi ile bağlantılı olmuş olduğunu nasıl es geçebiliriz? Kendilerine aynı zamanda 'tur' adı da veren Etrüsklerin 'Turan' adını kullanması ile bizim kullandığımız Turan kelimesi ile olan ilişkisini ise bir başka yazının konusu olarak rezervde tutmak isterim.

                                                                                         

Hiçbir zaman Avrupalıların köklerinin nereye dayandığını merakı olarak onları bir yerlere bağlama gayretkeşliği olarak görmeyen ya da kadim Türk tarihinin kökenlerinin tartışma götürmeyen birkaç milletten biri olduğunu düşünen bir kişi olarak sadece bizde nedense hiç ilgi çekmeyen Avrupa'da ise lise kimya derslerinde öğrendiğimiz olmayan bir şeyden hareket ederek gerçeğe ulaşma teorisi olan 'reductio ad absurdum' yani 'olmayana ergi' yöntemi gibi yıllardır 'ötekileştirilmeye' çalışılan Etrüsklerin kökeni konusu yukarıda verdiğim tabloda ve alıntısını yaptığım ;

Cristiano Vernesi,  David CaramelliIsabelle DupanloupGiorgio BertorelleMartina LariEnrico CappelliniJacopo Moggi-CecchiBrunetto ChiarelliLoredana CastrìAntonella CasoliFrancesco MallegniCarles Lalueza-Fox, and Guido Barbujani  J Hum Genet . 2004 Nisan; 74 (4): Yayın tarihi 2004 Mar 10. doi:  10.1086 / 383284

adlı makalede Etrüsklerin genetik kökenlerinin içinde Türk genetiğinin günümüzde Güney İtalya'da yaşayanlardan bile daha fazla olduğu bir gerçek olarak Ferrara ve Floransa Üniversiteleri, İtalya Üniversiteler Bakanlığı (MIUR [FISR ve COFIN 2003]), Fondazione Cassa di Risparmio di Ferrara ve Fondazione Dino Terra'dan fonları ile desteklenen çalışmaya bakmalarını öneririm.

The Etruscan Lady (The Metropolitan Museum Of Art)

Bilim şüphesiz ki şüphe gösteren herşeyin araştırılmasını öngörür. Böyle olmasaydı Newton'un kütle formülüne dayalı uçakların günümüzde uçabilmesi, TV seyretmemize yarayan Maxwell denklemleri yardımı ile televizyon izleyebilmemiz ya da Einstein'ın enerji formülünü bulurken 'nükleer' teknolojiyi anlayabilmemiz mümkün olamazdı ve onlar da bilimsel açıdan yaşadıkları tereddütleri göz önüne almasalardı günümüz gelişmişlik düzeyine nasıl ulaşabilirdik? 

Hoşuma gidiyorsa iyidir anlamında 'hedonist' bir yaklaşım ile bilim yapılamaz. Fen bilimlerinde yukarıda verdiğim örneklerde olduğu gibi soru ve sorunun çözümü şüphecilik ya da 'scepticism' yaklaşımı ile çözülmesi gereği olarak uzun yıllar Etrüsk kazılarını da yapan Prayon'a kitabına referans olarak alması gereken Kazan Türkleri'nden Sadri Maksudi Aksal 'ın kızı Adile Ayda'nın Etrüskler hakkındaki kitabı ve Kazım Mirşan'ın okumaları olmasa da yukarıda Floransa Üniversitesi tarafından desteklenen 13 İtalyan akdemisyenin yazmış olduğu ve Hum Genet tarafından yayımlanan Etrüsklerin genetiği adlı makalesini ya da İngiliz Isaac Taylor'un yazdığı The Etruscan Language adlı kitabında açıkladığı eski diller konularını okumasını tavsiye ederim.

ARKEOTEKNO

[1] https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1181945/#!po=70.1220