Almanya'nın Ulm kenti yakınındaki Hohle Fels mağarasında paleolitik çağa (günümüzden 43.000 yıl önce) ait bir akbabanın kanat kemiğinden yapılmış bir flütteki 5 delik ile başlayan insanın müzik aleti yapma arzusu Avrupa'nın koloni dönemindeki müzikteki gelişiminin temeli olarak müziğin antik Yunan'a da dayandırılarak bu Avupa'da köklerinin atılmasında en büyük etken olduğu sıklıkla ifade edilen bir fikriyat olmasına rağmen Sümerlerin Ur kenti kazılarında ele geçen bir leksikal tablette (aşağıda) 9 telli bir çalgının 'birinci tel, ikinci tel, üçüncü tel' 

gibi tanımlamaları ile bu çalgıda 7. telin kullanılması ve 8. telden itibaren birinci telin başlıyor olması Mezopotamya müziğinin bugün kullandığımız yedi basamaklı gibi bir ses sitemine sahip olarak eski Yunanlardan da ileri bir tarihe ait olduğu ortaya konulmuştur. Demek ki bugünkü 7 basamaklı ses tonlu müziğin temelini antik Yunan'da değil Mezopotamya kökenli  Sumer-Akkad  kültüründe aramak gerekir. Daha sonraki yıllarda bir yay ile ok atılırken gerilip bırakılan yay kirişi üzerinden bir tınlama gibi ses çıkaran ve sadece el parmağı ile çalınabilen altı buçuk oktavlık telli çalgı sınıfının en eski müzik aleti olan 'arp'  , 'ki-na-ru' olarak tabletlere yazılıyordu.

Tarihteki en eski Sümer müzik enstrümanı kaydının bulunduğu bu tablet bir 'arp' ın ses analizinin yapıldığı tablet olarak biliniyor. Arkeologlar daha sonra Mari mektupları ve Ras Shamra (Ugarit) yazıtlarında da bu aletin adının aynen geçtiğini tespit etmişlerdir.(yanda)(m.ö 3100-2850 Cemdet Nasr Dönemi) 

Ur Sülaleleri (m.ö 2550-2350) dönemine ait olan ve gücün ifadesi olarak kirişten yapılmış lirlerin telleri, boğa biçimli ses kutularına bağlanırdı. (Günümüzdeki piyanonun atası olan kanun 'da aynen lir gibi gerili tellerin bir ses kutusuna bağlantılı olarak tasarımlanması, piyanonun da atasının bu lirler olduğu bir gerçek olarak önümüze çıkmaktadır.) Asur Ticaret Kolonilerinin yazıyı Anadolu' ya getirerek tanıtması ile birlikte aynı dönemlerde 'lir' de Anadolu'ya gelmiştir. 

Hititler döneminde ise en fazla kullanılan müzik aleti olarak 'lir' arp ile birlikte bugünkü telli çalgıların atası olarak bilinir.Bu dönemin en önemli buluntusu olan(Ankara, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde) İnandık Vazosu üzerindeki kutsal evlilik (hieros gamos) kült vazosunun en alt frizinde kendi boylarından uzun olan bir lir iki insan tarafından ayakta çalınır şekilde tasvir edilmiştir.   

Bu tespitler ile birlikte müziğin matematik ya da bir ahenk dizisinden oluşan kulağa uyumlu gelen sesleri antik Yunan' a da ilham kaynağı olmuştur. Zeus'un kızları olarak 'Muses' den esinlenerek 'ilham perileri' anlamında bugün, müzik adını verdiğimiz Pisagor'un matematiksel rakamlara dayalı müzik tanımı Aristoxenes'in ahenge dayalı olma gerekliliği ile çalınması ya da söylenmesini öne sürülen müziğin  evrensel bir dil olarak matematik ve ses uyumu dizisi olduğu kadar fizik, felsefe, psikoloji gibi bilim dalları ile de   ilgili olması gerekliliği olarak Pisagor'un 3/2 akord sistemi, matematiksel olarak 'hesapçılar' ve buna karşı çıkan Aristoxenes' in tek sesli müziğinden dolayı 'monophonic' açıdan 'kulakçılar' olarak bilinen akımlar, müziğin en genel tanımı olarak ortaya çıkmıştır.

Antik Thebai kenti kurulurken şehrin surlarla çevrilmesi sırasında Zethos taşları sırtında getirirken Amphion, kendisine verilen altın bir lir müzik aletini çalmasından aldığı güç ile taşları kendine çekerek surlara yerleştiriyordu. (ses yükselteçlerinin İngilizce karşılığı olan amplifier, Amphion'un taşları müzik eşliğinde çektiği gücün anlamından gelir.) Daha sonraki dönemlerde lirik düşünceye de ( lirizm: insanın var olduğu sosyal durumu vasıtasıyla değil, heyecanı, neşe ve sevgisi, dünya görüşü, mükemmel, aydın duygularıyla ilgili yaklaşım) ilham kaynağı olacak Lir ve 'kitare' çalabilen Orpheos, 'kitare' deki  7 olan tel sayısını 'mousa' ların sayısı olan a çıkarması ve çaldığı müzik ile hayvanları sakinleştirmesi ve Argonaut'ların seferi sırasında kürek çekenlere tempolu müzik çalarak küreklerin uyumlu çekilmesi ile birlikte 'seiren' lerin Argonautları baştan çıkaracak sesleri bastırmak için 'kürekçi başılık' yapması, bunların antik çağlardan bu yana devam eden müzik mitlerinden bazı örneklerdir.

Latin ozan Ovidius'un anlattığı bir öyküye göre Frig kralı Midas Tmolos (Bozdağ)dağında dolaşırken lir çalan Apollon ile kaval (aulos) çalan Pan arasında kimin daha iyi çaldığına dair bir yarışma yapıldığını görür. Bu yarışmaya dağ tanrısıTmolos'un hakemlik yapmaktadır. Yarışma sonucunda Tmolos  Apollon'un daha iyi çaldığını belirtir ve ödülü Apollon'a verir. Orada bulunan Kral Midas ise hiç üzerine vazife değilken Pan'ın daha iyi çaldığını söyler. Bunun üzerine Apollon kızarak Midas'ın kulaklarını uzatıp, eşek kulağına çevirir. Kral başlığı ile bir müddet kulaklarının uzunluğunu herkesten gizler ancak bir gün saç ve sakalını tıraş eden berber kulaklarını görür, ancak kimseye söyleyemez. İçinde ukde kalan berber kırlara gider ve bir çukur açar ve çukura kralın kulaklarının uzunluğunu anlatır. Berber daha sonra çukuru kimse bunu öğrenmesin diye kapatır ancak çukurun etrafında biten otlar büyüyünce rüzgarın otları savurmasıyla  'kralın kulakları eşek kulakları' sesleri tüm ülkeye yayılır. Bundan sonra Midas'ın kulaklarının uzunluğunu herkes öğrenir.

Melodilerin sınıflandırılması olarak bilinen müzik 'mod'ları ise  'doryen, hipodoryen, frigyen, hipofrigyen, lidyen, hipolidyen, miksolidyen, hipomiksolidye'  gibi terminolojik ayrımlarla birlikte antik dönemden bu yana bugünkü kurumsallaşmış yapısına ulaşmıştır. Müzik modlarının tınıları toplumsal yaşam içindeki farklılıkların duygularının ifadesi olarak İngilizcedeki 'mood' 'mizaç'kelimesinin etimolojisini oluşturmuş ve modlar müzikte aralıkların düzenlenmesi olarak tanımlanmıştır. Ses dizilerinin (makam) düzenlenmesi olarak Aristoteles' in Politika adlı eserinde 'makamlar çeşitlidir, bunları dinleyenler de ayrı ayrı etkiler altında kalır. Bazıları, Miksolidya makamı gibi, insanları hüzne götürür, bazıları kafaya durgunluk verir, bazıları esenlik getirir Dorya makamı gibi, Frigya makamı ise çoşkunluk aşılar' diye yazmıştır. Bu görüşe katılmayanlar ise Frigya makamının ağıtsı, Miksolidya makamının iç kabartıcı ve ağlamaklı olduğunu, Hypolidya makamının ise gevşetici ve iç gıcıklayıcı olduğunu ileriye sürmüşlerdir.

S. Vedat Karaarslan 

Kaynaklar:

1.http://www.schoyencollection.com/music-notation/sumerian-music/earliest-music-record-ms-2340

2. Belkis Dinçol, Eski Önasya ve Mısır'da Müzik,Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları.

3. Ahmet Say, Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları.

4.  Marcus du Sautoy, Music of The Primes, Harper Collins