ANTİK ÇAĞLARIN TANKLARI 'KATIRLAR'

S. Vedat KARAARSLAN

Babası eşek,  annesi at olan hayvanın katır olarak adlandırılması ise ne ata ne de  eşeğe benzeyen katır için bir aidiyat meselesidir. Anne eşek, baba at olursa bu kez ester ya da bardo denilen 'hinny' adlı melez bir hayvan oluşur. Katır atın 64 eşeğin 62 kromozomdan kaynaklanan 63 kromozoma sahip olduğu ve ikiye bölünemediği için teorik olarak istisnalar dışında doğuramaması gereken kısır bir hayvandır.  Anadolu'da uzun dönemlerde orman köylülerinin ormanlarda bazen kaçak bazen de izinli olarak kestikleri ağaçlardan oluşturdukları yakacak odunların en en büyük tomruklu köklü ağaçlı olanları katır ve eşekler ile gelirdi kibarlığı ile bilinen atların yükleri ise daha çok ağırlıkça daha ağır olan ince dallı ağaçlardan oluşurdu.

Katırların zeki, oldukları ancak çok da inatcı olmadıkları bilinmelidir. Katırların inatçı olması kendini koruma duygusundan dolayı yakıştırılmış bir husustur. Üzerindeki koku (derisinde) at ve eşekten daha farklı olan katır kendisinden ne yapılmasını istediğini bildiği zaman her zaman kurallara uyan bir hayvandır. Anadolu'da ormanlardan taşınan hayvan yükleri içinde at yüklerinin zarif ağaçların odunları, eşek yüklerinin ise daha küçük ve hafif ağaçların yükleri olmasına rağmen katır yükleri her zaman daha ağır odunlardan oluşturulması katırın bu asil yönünü göstermesi açısından önemli bir durumdur.  Katırlar kuyruk ve kulaklarını at ve eşekten farklı olarak kullanan hayvanlar olarak kulaklarını arkaya doğru yatıran katır 'yalvarma' modunda, hareketli bir kuyruk ise eşek ve atın tersine katırın düşünmekte olduğunu ortaya koyar. Kuyruğun bu hareketliliği katırın düşüncesinin tekme atma konusunda negatif veya pozitif olacağını ortaya koymaz. Atlardan daha uzun ömürlü olan (40 yaşına kadar)  katırlar tarihin her çağında törenlerde adeta bir asalet hayvanı olarak kullanıldı.

Anadolu'da tavukların yumurtaya yatacak durumunu yani kuluçkaya oturacak halini bilenler onları kuluçkaya yatırırlardı. Anaç tavukların zamansız kuluçkaya oturmalarını önlemek için ise kızgın vücutları soğusun diye soğuk su bidonlarına basılırdı. Bazen tavuğun altına hindi, ördek yumurtaları da konulurdu... Ancak yumurtadan çıkan yavru hayvanlardan bir tanesinin diğer yavrulara benzemediğinden mi yoksa kendi yavrusu olmadığını anladığından mı bilinmez ama  anne tavuk, sürüye mensup olmasına rağmen kendisine ait olmadığını bildiği o yavruları hiç yanına yaklaştırmaz onları kovalardı. Yavru hindiler ise anneleri bildiği tavuğu ısrarla takip etmek isterlerdi ancak her defasında tavuğun hiddetiyle geriye çekilirlerdi.Etinde insanı rahatlatıcı  ve depresyon giderici tryptophan özelliğinden mi bilinmez ama Hindi, kuluçkaya oturduğu tavuk yumurtaları var ise buradan çıkan civcivlere anaç tavuğun bu reddiyetçi tavrına karşın her zaman sahip çıkardı. 

Mensup olma ve ait olmanın farklı kavramlar olduğuna tipik bir delil olarak gösterilebilecek hayvanların bu davranışları, duygusal anların oluşmasına neden olurdu. Küçük hindi yavrusu mensubu olduğu civciv sürüsüne ait olmadığı için kuluçkadan yeni kalkmış anne tavuk tarafından gagalanarak benzemediği diğer yavrulardan uzaklaştırılırdı...

Mensup ve ait olmanın tipik bir örneği olan katırlar, MÖ 3000'den ve MÖ. 2100 - 1500 yılları arasında yaklaşık 600 yıldır Mısır'da biliniyordu; Thebes'ten bir Mısır anıtı, bir arabaya bağlanmış katırları tasvir eder. Arkeolojik kayıtlarda sıkça görülen katır kalıntıları, katırların öncelikli olarak vagonları çekmek veya yük taşımak için kullanılan "ana " hayvan haline geldiğini ortaya koyar.

 

Hititlerin erken dönemlerinde at,  insanlarının en güçlü hayvanları olarak kullanılırdı. Ancak katır koşumlu arabalar en az 3 kat daha değerliydi. Katırlar atlara nazaran daha dayanıklı ve daha az beslenme gereksinimleri dolayısıyla daha fazla tercih edilirdi.. Hitit/Luwi dilinde 'tarkasna' 'eşek' anlamına gelir.Hapalla Kralı Tarkasnalli'nin bugün Hatay Arkeoloji Müzesinde bulunan mühürlerinde 'katır adam' tasviri kullanılmıştı. (Dinçol ve Peker, 2012)

M.Ö. 3. binyıldan kalma Sümer metinleri, bir katırın fiyatının 20-30 şekel olarak eşekten 7 kez daha pahalı olduğu bilinirdi... Ebla'da bir katır için ortalama fiyat 60 şekel değerindeydi...

Kuzey Mezopotamya'daki Mari krallığındaki bir hikayede kralın at yerine katır kullanması gerektiği ifade edilmiştir. Eski Etiyopya halkı katıra tüm hayvanların en yüksek statüsünü vermişti.

Katır, antik Yunanistan'da da paket taşıma hayvanları olarak kullanmak ve arabaları çekmek için çok değer verdi. Antik Yunanistan'da uzun mesafelerle tekneler kullanılmışken, ülke kısmen bir ada grubu olduğu için ortalama vatandaş nadiren kendi evlerinden ayrılmış ve en yaygın ulaşım modeli olarak katır taşımacılığına bağlıydı.. Katırların atlardan daha güçlü toynakları vardı ve Yunanistan'da bulunan kayalık araziyi kaplamak için daha uygundu. Ayrıca, katır daha ata göre daha dayanıklı ve günde 50 mil yürüyebilir ve sadece dört veya beş saatlik bir uykuya ihtiyaç duyar.

Katır, M.Ö. 800 yılında Homeros tarafından iyi biliniyordu. İlyada'da, Küçük Asya'daki Henetia'da katırların gelişiminin yerel bir uzmanlığa dönüştüğünü bildirmiştir. Katırlar, Homeros zamanında örnek hayvanlar olarak ve tarımda kullanılmak üzere Yunanistan'da yetiştirilirdi. Daha sonra, Peloponnes ve Arcadia'da katırlar yetiştirildi ve katırlar için koşum yarışları da Olimpiya'da M.Ö. 500'den itibaren yapılmaya başlandı.

Herodot Tarihi' nde aşağıdaki ifadeler gayet ilginç bilgiler verir: .

"Atlar soğuğa iyi dayanırlar, ama katırlar ve eşekler hiç dayanıklı değildirler; oysa öbür yerlerde tersine, soğukta kalan atlar kangrenden kırılırlar, buna karşılık eşekler ve katırlar dayanırlar.

Bence bu bölgelerde boynuzsuz öküzlerin boynuz çıkarmalarına engel olan da gene soğuktur. Ve ben bu konuda Homeros'un yetkesine dayanıyorum, çünkü şöyle diyor: Kuzuların alınlarında boynuzların çabucak çıktığı Libya. • Haklı olarak, sıcak ülkelerde boynuzlar erkenden çıkar demek istiyor. Ağır soğuk yapan ülkelerde hayvanlar ya zaten boynuzsuzdur ya da boynuzluysa eğer, çok zor çıkar.

Demek ki bu ülkelerde soğuk böyle şeylere yol açı­yor. Ama şaştığım bir şey var ki, -bu ara sözleri, tabii konumun içindedir- bütün Elis'de katır yetiştiremezler; oysa buraları soğuk değildir ve gözle görünür bir neden de yoktur. Elislilerin kendi sözlerine bakılırsa, katır yetiştirilmesine engel olan şey bir bedduadır. Kısrakların gebe kaldıkları mevsim geldiği zaman, bunları komşu ülkelere götürürler ve böğürleri tohumlanıncaya kadar, eşeklerle orada buluştururlar. Sonra alır kendi ülkelerine geri getirirler."

 

PUDES VE PODAGROSUS KATIRLAR

Antik Roma'da katırlar (mulleus calceus) nakliye için kullanılmış ve inanılmaz güçleri ve dayanıklılıkları herkes tarafından biliniyordu. Roma askerlerinin büyük mesafelerle ayakta büyük miktarda ekipman, zırhlarını katırlar ile taşıdığı biliniyordu.

General Marius istilacılara karşı Roma'yı savunmak için çağrıldığında askerleri fiziki yetenekler kazanmak için eğitmeye başladı. Bu dönemde her 10 lejyoner için 500-550 katır bulundurulurdu. Bunun sonucunda katırın fiziksel dayanışmasına övgüler alarak "Marius 'Katırları" (Latince: muli mariani) adı altında uzun yolları ağır yükleri ile yürüyen askerlere böyle bir tanımlamanın yapılmış olduğunu arkeolojik yazıtlar ortaya koyar. Antik Roma'da özellikle Ostia kentindeki mermer duvarlarda (baths of the Cisarii) tasvir edilen ve adına günümüzde çizimsel olarak 'mulography' denilen katırların iyi huylu olanları pudes (modest), topal gibi yürüyenleri podagrosus (lame), zarif olanları barosus (dainty), çakırkeyf (sallanan) potiscus (tipsy) olarak adlandırılırdı. İmparator Vespasian'ın katır ticaretini yeniden canladırdığı için 'Mulio' lakaplı olarak adlandırıldığı ve katır ayaklarına benzer ayakkabılar imal ettirmişti. Roma'da katırlar da atlar gibi çivi ile nallanmazlardı ve atların ayaklarına deri çoraplar giydirilirdi ya da ayaklar çıplak olarak kullanılırdı. Bildiğimiz ilk çivili nal sistemi Kelt/Britanya ve Eski Gal Bölgesinde başlamıştı.   

Hannibal, M.Ö. 216 yılında Alpleri geçtiğinde fillerin yanı sıra katırları da vardı. Fillerin kolayca manevra yapamayacakları zorlu arazide katırların önemi burada ortaya çıkmıştı...

Katırlar da mensup olduğu ancak ait olmadığı ailesine mensup olarak ilk kez Türkiye'nin kuzeyinde bulunan antik Paphlagonia ve Nicaea bölgelerinde üretilmiş...

Katır, equidae familyasına mensup olduğu halde babası eşeğin Equus Asinus ve annesi at Equus Caballus türüne ait olmayan aynen tavuk-hindi ikilemi gibi ne babasına ne de anasına aidiyat hissi duymayan hibrit bir hayvan olarak  tanımlanırken, adını verdiği tırnaklarının benzediği sarı renkli 'katır tırnağı' çiçeği, kalp ritmi bozuklukları, böbrek rahatsızlıkları olanlara şifa veren 'idrar sökücü' bir bitki olarak kullanılmakta...

ARKEOTEKNO 

NOTTÜİK verilerine göre Türkiye'de en son sayıma göre at sayısı yüzde 36.4, eşek sayısı yüzde 48.6, katır sayısı yüzde 43.9 azaldı.

Kaynak: Luwian Identities. Culture, Language and Religion Between Anatolia and the Aegean Koninklijke Brill NV ISBN