İNSAN BEYNİ VE KADİM SESLERİN SIRLARI

S. Vedat Karaarslan

Arkeolog-Y. Mühendis

Sümerce'de 'kapı' anlamına gelen 'ig' den üretilme 'igi' olarak Türkçe'de ateş gibi parlamak anlamında 'köz' den gelen 'göz' lerin biyolojik yapısı, 19. yüzyılın başına kadar beynin kafatasından dışarıya açılan bir kapısı olarak değerlendirilirdi. Buna neden olan gözlerin sinirler vasıtasıyla direkt olarak sağ gözün  beynin occipital bölgesinin soluna, sol gözün ise sağ bölgesine bağlantısı olduğu günümüz 'oculi' ilmi vasıtasıyla ortaya konulmuş durumda.

Beynin dışarıya açılmayan üçüncü gözü olarak tanımlanan epifiz bezi, beyinde simetrisi olmayan tek organ olarak yüksek yerlerde ve karanlık dehlizler şekilde inşa edilen tapınaklarda ritüel ifa eden şamanların bilmeyerek 'meolotonin, serotonin ve DMT' üretmesi ile insanları 'transa' geçmesini sağlayan badem büyüklüğünde bir organdır.

Epifiz bezi (pineal gland), tıbbi olarak insan vücudunda her bir organın mikro sinir liflerinin kimyasal olarak bağlantı yaptığı bir organdır, bundan dolayı vücuttaki organların titreşimlerinin oluşturduğu aura ile direkt ilişkilidir, çok durağan ve düzgün olan bitki auralarını görmek ise insan aurasından daha kolaydır.  

Bir tür 'halüsinasyonlar' a neden olabilecek bu tür hormonların binlerce yıl sonra ispatlanabilecek olması modern psikolojinin konusu olarak ilk kez 1950 yılında beyni elektriksel yolla uyaran Penfield sayesinde olacaktı. Beyin sapındaki aktivite işlev bozukluğu sonucunda gerçek olmadığını bildiği hayalleri görmek olan halüsinöz ise ancak 1980 li yıllarda tanımlanabilecekti.

Paleolitik Çağ şamanlarının halusinojen özellikli DMT (Dimetiltriptamin) özellikli yapraklardan elde ettikleri usareleri sistematik olarak müridleri üzerinde kullanıp kullanmadıklarını pek bilemiyoruz ama arkeolog Ralph Solecki, 1960 yılında Kuzey Irak'ta bulunan ve 60 bin yıl önceye tarihlenen Şanidar Mağarası'ndaki bir iskelet yanında    kan dindirici ve iştah açıcı civanperçemi, regl döneminin sancısız geçmesini sağlayan  kanarya otu (senecio), soğuk algınlığı ve öksürüğe iyi gelen hatmi, idrar sökücü özelliği olan peygamber çiçeği, özünde efedrin ve alkolid bulunan terletici özelliği ile toksinlerin atılmasını sağlayan deniz üzümü gibi günüzümde aktarların sattığı tedavi edici bitkileri bulmuştu.

Günümüz bilimine göre epifiz bezi tarafından salgılanan ve LSD ve PCP (pensilidin) gibi halüsinojen özellikli DMT, en fazla hindi [1] etinde bulunan Tryptamine özellikli çaylar 'kim benden sonra kral olursa ve Hattuşa'yı tekrar iskan ederse, Göğün Fırtına Tanrısı onu ezsin' diye başlayan Kuşşara [2] Kralı Anitta' nın laneti olarak bilinen ve Hattuşa' ya yerleşilmesin diye ektiği 'üzerlik' otu ile birlikte kullanıldığında ayahuasca elde edilir. DMT, Leguminosae bitki türlerinde çok miktarda bulunur. Bir ortamda baklagiller familyası var ise yanında mutlaka bir alkoloid olan DMT vardır. Ayahuasca, Latin Amerika yerlileri arasında 'ölü sarmaşığı' anlamına gelir. Quechua Kızılderili kültüründe Ayahuasca olarak bilinir. Bu bilgiler bitkilerin özellikle de otların arkeolojiye nasıl katkı yaptığı ve rol oynadığının delilleridir.

Epifiz bezinin daha çok uyku evresinde salgıladığı DMT, yanında melotonin ise karanlıkta ve yüksek coğrafyada daha çok salgılanır.

Ayahuasca temel olarak harmine ya da harmaline denilen üzerlik otu ile triptamin ya da DMT nin uygun oranlarda karıştırılması ritüeli yapan şamanlarca elde edilirdi. Bunlardan üzerlik otunu kullanan kişinin mutlaka otu kendisinin ekmesi bir koşul olarak bildirilirdi. Ayrıca otun psikolojisini sevmediği kişinin ekmesi durumunda da tutmayacağına inanılırdı. Bu durum üzerlik otu ile eken kişinin arasında bir psikolojik etkileşim olduğunu ortaya koyar.  

Ayahuasca nın elde edilmesi için bir diğer kimyasal olan DMT ise gerek beyindeki epifiz besinden grekse arundo donax denilen bir tür kamış olan 'kargı' dan elde edilmesi ise ayrıca incelenmesi gereken bir konudur. 

Ruh molekülü olarak da tanımlanan DMT nin hindi etinde olduğunu söylemiştik, böylece kargı da da olduğunu anlamış olduk, ayrıca Latince adı phalaris olan ayrıkotu cinsinden olan 'geliç' olarak bilinen 'kanyaş' da da DMT bulunur. Bu bitki de bir nevi kargı gibi toprak üzerinde bulunduğu sürece azgınlaşarak artan bir bitkidir. 

   

Kargının moleküler yapısı yukarıda görülmektedir. Kimyasal yapısının yanı sıra moleküler yapısı nedeniyle de  kökünden çıkarılması ile üflendiğinde karar sesi olan 'rast' makamını (sol) vermesi gereken en iyi ve kaliteli Ney müzik aleti de kargı kamışından yapılır.

Yunan mitolojisinde Kala-mos olarak adlandırılan kamış, meyve ve ürün veren anlamında bizde de Karpuz (Farsca Harbüz) olarak bilinen Zepyhros ve Flora'nın çocukları Karpos'un [4] azgın Meandros Irmağı'nın sularına kapılınca üzüntüsünden ırmağın kenarlarında kamışa dönüşen Kalamos'dan adını alır. Syrinks ve Pan Flütü de kamıştan yapılırdı. İstanbul'daki Kalamış semtinin adı da kamışlık anlamına gelir.  

'Epifiz bezinin' salgıladığı DMT nin elde edildiği 'kargı' gerek fiziksel özelliği ile tasavvuf müziğinde çok kullanılan bir Ney ile ruhsal rahatlama, kimyasal özelliği ile ise ayahuasca nın elde edilmesinde kullanılıyor. 

Genel olarak ney için pes seslerin kullanıldığı başlangıç akord değeri için boş bir kargı kamışında üfleme ile 391 Hertz kullanılırken pututu olarak adlandırılan eski çağ şaman düdüklerinde ise 110 Hertz değerinde kullanılırdı. 

Bu aletlere üflendiğinde çıkan 110 Hertz lik sinyalin tapınağı içinde bulunan kişiler tarafından algılanarak insan beyninde mantığın hakim olduğu sol yarım küreden duygunun hakim olduğu sağ yarım küreye geçişin sağlanarak bu duygusallık ile transa geçiş sağlanmakta olduğu bilim adamlarınca ifade edilmiştir.

Rahiplerin bu ses frekansları ile kişileri transa geçirmeleri süresi içinde aynı zamanda güneş ışığının koridorlar içindeki yayılımı ile de transı mükemmel bir konuma getirdiklerini arkeologlar ifade etmektedirler. Tapınak içindeki yer altına yakın olan bölümlerindeki kıvrımlar ise sesin yayılması aşamasında rezonansın oluşturulması için filtreleme görevi yapmış olabileceği tahmin edilmektedir.

ARKEOTEKNO 

[1] Yılbaşında hindi etinde bulunan tryptamine'in insanda rahatlatıcı etkisi ile geceyi daha rahat geçirmek istenmesinden kaynaklanır. Hindi eti yenildiğinde uyku getirir.  

[2] Kültepe/Kaniş kentinin güney doğusunda olduğu düşünülmektedir. 

[3] http://www.turkiyeherboloji.org.tr/upload/File/YabanciOt/20-SORHA.pdf

[4] Karpuz/karbus (Ebu Hayyan, Kitabü-l İdrak (1312) 

[5] https://www.etimolojiturkce.com/kelime/karpuz

[6] Karpos,Yunan mitolojisinde rüzgarlardan sonra hasat zamanı ve meyveleri müjdeleyen anlamına gelir.