OSMANLI’DA BAHRİYE NEZÂRETİ VE ERTUĞRUL FİRKATEYNİ- 1889

Osmanlı Devleti'nde 1867 yılına gelinceye kadar Osmanlı Donanması'nın en yüksek mevkisindeki kişiye Kaptan-ı Derya adı verilirdi. Ancak 1867 yılında oluşturulan Heyet-i Vükela diğer bir adıyla Bakanlar Kurulu oluşturularak Bahriye Nezâreti veya Bahriye Nazırlığı adıyla bir bakanlık oluşturulmuştu. Bu bakanlığın altında da yine yeni bir Kaptan-ı Derya makamı oluşturulmuştu. Sultan Abdulaziz döneminde (dönemi 1861-1876) Mimar Sarkis tarafından yapılan Divanhâne (resim) günümüzde Kuzey Deniz Saha komutanlığı binası olarak kullanılmaktadır. Sultan Abdulaziz döneminde Osmanlı Ordusu çok yüksek bir atılımla bölgesinde en güçlü bir donanma gücüne sahip olmuştu. Bir deniz aşığı olarak bilinen Sultan Abdulaziz'den sonra yeğeni Sultan II. Abdulhamid padişah olmuştu.

II. Abdülhamid soyundan geldiği atası olan Ertuğrul adını çok severdi. Avrupa’daki milliyetçi akımlardan etkilenmiş olduğu düşünülerek kendi muhafız askerlerini atalarının hürmetine Kayı Boyuna mensup Karakeçili aşiretinden seçerdi. Bundan dolayı bu aşireti İstanbul’u ziyaret eden II.Wilhelm’e akrabaları olarak tanıtmıştı. Yeni doğan oğluna da Ertuğrul adını vermişti. Çanakkale Boğazı’nda bir tabyaya Ertuğrul adının verilmesi, Karakeçili Yörüklerinden Ertuğrul alaylarını kurdurması, Ertuğrul Tekkesi hep bu özlemle koyulan adlar olmuştur. Şair Eşref II. Abdülhamid’in doğduğu oğluna Ertuğrul adını koyduğunu duyunca ‘…ulan tam da bitti derken, yeniden başa döndük’ şeklinde bir hiciv yapmıştı.

Tersane-i Amire Taşkızak Tersanesi’nde yapılan ahşap Ertuğrul Firkateyni [1] 1890 yılındaki Bahriye kayıtlarına göre 600 BG gücündeki makinesini besleyen iki kazanı vardı ve 10 mil hızına kadar çıkan bir kapasiteye sahipti. Firkateyn Kırım Savaşı sırasında tersaneye sipariş edilmiş, seyir tecrübesinden sonra İngiltere’ye giderek askeri teçhizat ile donatılmış, başta Girit savaşı olmak üzere önemli muharebelere katılmıştı.

Amcası Abdülaziz döneminde İngiltere donanmasına yakın bir güce sahip Osmanlı Donanması Abdülhamid döneminde neredeyse Haliç’e hapis olunmuştu. Çünkü amcası Abdülaziz Osmanlı Ordusu ve Donanması tarafından tahttan indirilmişti. Bu yüzden donanma faaliyetleri Abdülhamid’e tabi olarak limanda yapılacak her şey ve eylemden haberdar olacak şekilde devam ediyordu. 

Ünlü bir türkü olan Bahriye çiftetellisi olan Uşşak makamındaki 'Kadifeden kesesi, kahveden gelir sesi, Oturmuş kumar oynar’ adlı şarkı da Haliç’in etrafındaki gemilerin personelinin devam ettiği kahvehanelerde söylenmekte bu personel maaş alacakları günlerde bazılarının neredeyse köhne bir hale gelmekte olan gemilere gelerek maaşlarını aldıktan sonra gemilerinden ayrılmaktaydılar. Uşşak makamlı bir şarkının kişiye gülme hissi verdiği bilinir. Kadifeden kesesi adlı şarkı Trakya düğünlerinde mutlaka çalınırdı eğer çalınmazsa kavga çıkarmış. ‘Pınar başı burma burma şarkısı’ da aynı makamdadır. Haliç kıyısındaki bu denizci kahvehanelerinin yatağı 1903 yılında günümüzdeki Kasımpaşa semti olarak bilinirdi. Kahvehanelerin müdavimleri Osmanlı tebaasında birçok farklı lisanı konuşanlar olurdu ancak bir şey çok önemliydi ki sahipleri yani hizmet edenler mutlaka Rum olurdu.

Abdülhamid amcasını tahttan indirenlerin başında Kayserili Bahriye Bakanı Ahmed Paşa’yı azletmiş, yerine önce Hüseyin Rami Paşa sonra da ölünceye kadar kendine sadakatla bağlı kalan Bozcaadalı Müşir Hasan Hüsnü Paşa’yı sonra da o ölünce yerine  haksız kazan sağlaması nedeniyle ‘Harami’ lakaplı olarak tanınan Hasan Rami Paşa’yı tekrar bu göreve getirmişti. Dolayısıyla bu iki Hasan Paşa donanma üzerinde Abdülhamid’in  politikalarına katkı sağlayacak şekilde çalışmaya başlamışlardı. Paşa’nın adındaki Rami’nin anlamı ‘ok atan kimse’ anlamına gelir.

Bu dönemin siyasi olayları donanma tutkunu amca Abdülaziz’den sonra 1897 yılında Osmanlı Ordusu’nun Atina’ya kadar girmesine rağmen baskılar nedeniyle masa üzerinde Girit’e özerklik verilmesi ve Osmanlı gemilerinin denizlerde dolaşarak hiçbir devleti tahrik etmemesi üzerine bir politika uygulanması ana hedefler arasında olduğu için donanma Haliç’de demirli halde beklemekteydi.   

Hülasa bu ahval ve şerait altında uzun tartışmalardan sonra Japonya’ya gitmesine karar verilen Ertuğrul Firkateyni'nin olmasına karar verilmişti.

Firkateyn, 14 Temmuz 1889 tarihinde hareket edecekti.

ARKEOTEKNO

[1] Fırkateyn veya Firkate, büyük gemileri destekleyen, nispeten küçük; çeşitli tonajlarda olmakla birlikte genelde 2000 - 4000 tonluk modern savaş gemisidir. Günümüz Batı donanmalarında destroyere tekabül eder. Hafif yapılı, hızlı, orta derecede silahlı ve tek başına uzun menzillerde devriye, akın ve irtibat görevlerini yerine getirmek üzere tasarlanmıştır. Nispeten küçük ve hızlı olması sebebiyle, savaşlarda büyük gemilere destek verme veya kısa süreli savaşlara katılma hizmetinde bulunur. Fırkateyn; İngilizce 'Frigate' sözcüğünden gelme olduğu söylenmekteyse de Arapçadan gelme bir sözcük olması ihtimali daha kuvvetlidir. Eğer sözcük arapça ise, Fırka Arapça parça, kısım, bölüm ve eyn eki ise çiftlik bildirir. Bu durumda "iki parçalı" gibi bir anlama gelir. Aradaki "t" harfi kaynaştırma harfidir. (wikipedia)