İNSAN BEYNİNDE ÖFKENİN BİYOLOJİSİ : 'AMİGDALA' NIN MARİFETLERİ
S. Vedat Karaarslan Arkeolog- Y. Mühendis
Romalı Stoacılık ekolünden yazar Seneca, m.s. 41 yılında De Ira adlı makalesinde ilk kez öfkeyi ve nasıl kontrol edilebileceğini (anger management) ortaya koyan bir makale yazmıştı. Makale ile politikacı kardeşi Novatus'a hitaben öfkenin ne olduğunu tanımlamış ve öfkenin en iğrenç/ kötü duygu olduğunu ve öfkeli insanların geçici deli olduğunu açıklamıştı.
Seneca makalesinde 'öfke' hakkında aşağıdakileri yazıyordu:
'Bazı bilge insanlar öfkenin geçici delilik olduğunu iddia etmişlerdir. Çünkü özdenetimden yoksun, nezaketi unutuyor, bağları bilmiyor, başladığı her şeyde ısrarcı ve gayretli, akıl ve öğütlere kapalı, önemsiz nedenlerle heyecanlı, doğru ve gerçekleri ayırt etmeye uygun değil. Ama sadece deli olduklarını bilmek için öfke sahibi olanların ifadelerine bakın. Daha çok düşünmelisiniz - hiç kimse erkeklerin hatalarına kızgın olmamalı, karanlıkta tökezleyen ayak sesleri ile hareket edenlere kızmalı mıyım? Sağır oldukları için emir vermeyenlerle mi? Çocuklarla görevlerine uymayı unuttukları için oyun arkadaşlarının oyunlarını ve aptal sporlarını izliyorlar mı? Hasta oldukları veya yaşlandıkları için bıkkın olanlara kızmak ister misiniz? Bireylere kızgın olamayacağınız için, insanlığı genel olarak affetmelisiniz, insan ırkına hoşgörü ile davranmalısınız”
M.S.41 yılında yazılan bu görüşlere paralel olarak insan davranışlarında öfkenin kontrol edilebilmesi veya edilememesinden birincil derecede sorumlu olduğu bilinen amigdala, öfkenin vücudun bütün uzuvlarının tepki vermesine yönelik olarak beynin diğer bölümlerini uyarmada baş rolü oynar.
Bu uyarım esnasında insanın muhakeme etme ile görevli bölümü prefrontal korteksin alın kısmına tekabül eden kısmı devreye girmez ise ortaya çıkan öfke 'bilinçli bir şekilde büyüklüğü ölçülemeyen ve davranışların kontrol edilmeden dışa vurulması' şeklinde ortaya çıkar.
Öfkenin kontrol edilemeyen şekli; muhakemenin yapılacağı prefrontal korteksin alın kısmına amigdala sinyallerinin iletilmeden kontrolün tamamen amigdalada olmasından kaynaklanır.
Öfkenin kontrol edilebilmesini sağlayacak biyolojik çözüm beyinde amigdala sinyallerinin gecikmeli olarak yayımlanmasını sağlayacak 'ya sabır' denilmesine yol açacak davranış modeline geçmesine neden olan beyindeki amigdala sinyallerinin gecikmeli olarak yayımlanması şeklinde olur.
Bu süreç içinde yüksek değerli ya da çok düşük değerde olduğunda kansere neden olabilecek ve beyinde elektriksel olarak uyarılan ancak nöronlar arasındaki iletişimi sağlayan kimyasal nörotransmitterler olarak bilinen katekolamin (dopamin, adrenalin (epinefrin), noradrenalin (norepinefrin) patlaması ortaya çıkar hızlanan kalp ritmi, hızlı soluk alıp verme, kan basıncı yükselmesi ve yüz kızarması gibi öfkeye neden olabilecek durumlar ortaya çıkar. Calgary Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada öfkenin bu kartopu etkisi ile fazlalaşması sonucunda daha fazla öfkelenilmesine neden olan davranış bozukluğunu beyinde strese tepki üreten merkez olan hipotalamusta bulunan nöronların zarar görmesine bağlamışlardır.
Artık kişi ya savaşacaktır ya da kaçacaktır.
Yorgunluk (exhausted), korku (scared), yalnızlık (lonely), mahcubiyet (embrassed), stres (stressed) ve incinme veya cnının yanması (hurt) gibi nedenlerin geri planda olabileceği ancak buz üstünde 'kızıgınlığın' ortaya çıkması sonucunda oluşan öfkenin kontrolsüz hale gelmesi beyinde bir kartopu misali giderek kendini çoğaltan bir durum arz ederek beyinde önemli hatıraların kodlanma sistemini de bozar ve ortaya çıkabilecek tehlikeleri yok edecek bir dürtü ile önce saldır sonra da sorgula dediğimiz klasik bir davranış modeli oluşturur.
Etrafımızda gördüğümüz klasik hale gelmiş bütün magazinsel üçüncü sayfa haberlerindeki durumun özeti bu tip nevrotizmaya dayalı davranış modelleri ile açıklanabilir.
Öfkenin serbest kalmış kontrolsüz hali agresifliğe dayalı bir davranış modeli ortaya çıkarır.
Agresiflik sonucunda ortaya çıkabilecek saldırganlığa neden olabilecek hususlar beyinde prefrontal korteks kısmının hasar görmesi olarak tespit edilmişken anti-sosyal kişilik yapısına sahiplerin özellikle dorsal ve ventral prefrontal korteks, amigdala ve angular gyrus bölümlerinin hasar görmüş olmasının agresif yapılı insanlarda daha sıklıkla rastlandığı ortaya konulmuştur. [1]
Kaynak: [3]
Kontrolsüz bir agresif yapıda beyinde azalan serotonin düzeyi, aynı zamanda stres ve öfkenin kontrol edilmesi ile artırılabilen bir mutluluk hormonu olarak beyinde üretilerek vücudun çeşitli noktalarına iletilir. Mutlu olmanın gereği olarak alınabilecek gıdalara dayalı serotonin kaynağı besinler ve bunun karşılığında strese dayalı besinler yukarıdaki resimde gösterilmektedir.
Stresi ortadan kaldırdığı bilinen serotoninin vücutta dengesiz oranda bulunuşu öfkenin de habercisi olarak bilinir. Harward Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, duyguların öfkeyi frenleyemediği durumlarda öfkenin kontrol edilemediğini bazı resimler gösterilerek kızgın hale getirilen deneklerin beyinlerini PET (Positron Emission Tomography) kullanarak incelediklerinde kızgın anlardaki deneklerin beyinlerindeki amigdalanın hemen 'kızgınlık sinyallerini göndermeye başladığını' tespit etmiş ancak deneğin gözlerinin üzerindeki 'orbital frontal korteks' kısmının duyguları devreye sokarak amigdaladan gelen 'kızgınlık sinyallerini' frenlenmesine yol açtığını görmüştü. Öfkeli davranışa sahip insanlarda bu frenleme hiçbir şekilde yapılamaz.
Prof. Dougherty, üzücü resimler gösterilerek kızdırılan bu deneklerin amigdalalarının yaymış olduğu sinyalleri frenleyecek biyolojik gelişimin 'her sağlıklı insanda olabileceğini' ancak sağlıklı insanların da bu öfkeyi sonlandıracak ve onu baskılayabilecek yapıya sahip olduklarını bu çalışma ile ortaya koymuştu.
ARKEOTEKNO
[1] https://www.sciencedaily.com/releases/2007/11/071106122309.htm
[2] https://hms.harvard.edu/magazine/science-emotion/anger-management
[3] https://dianeshealthandwellness.com/2012/11/23/foods-to-make-you-happy-and-depressed/
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın