GÜMÜŞHANE'NİN OTOBÜSLERİ VE EKONOMİSİ
Bir zamanlar şehirlerarası seyahat edecekler için Gümüşhane’de iki tane otobüs durağı ya da günümüz deyimiyle otobüs garı vardı.
Bunların her ikisi de şehrin merkezinden geçen Harşit Çayı’na dikey olarak uzanan bir yol şeklinde bir tanesi şehirde açılan ilk bilardo salonunun da bulunduğu postaneye varmadan Karaer Mahalle’sinden inildiğinde halen şehrin merkezi konumunda olan günümüzdeki gibi araç trafiği çok fazla olmayan Atatürk Caddesi’ne bakan yönde diğeri ise yine aynı caddede bulunan Hükümet Konağı olarak kullanılan ana binanın hemen yanında yer alırdı.
Bir zamanların Anadolu'nun birçok ilinde olduğu gibi yerel söylemle şehirlerarası ‘otobosları’nın bu duraklarının yer yer göllenmiş toprak zemininde belirli saatler içinde bekleyen bir tanesi efsane olarak bilinen bazen plakası 29 olan 0302 Mercedes markalı ticari adı Turay olanı Erzincan’a, diğeri ise Trabzon‘a hareket etmek üzere daha küçük büyüklükte olan Magirus Deutz modeli saat 09.00 da hareket etmek üzere ve her gün iki otobüs hazır olarak yolcularını beklerdi.
Trabzon’dan ise ikinci istasyona her gün saat 07.00 de hareket ederek 3.5 saatte yani saat 10.30 da Gümüşhane’ye ulaşan efsane Süzer, Kanberoğlu ve Ulusoy otobüsleri ünlü Zigana Dağı’nın dolambaçlı keskin virajlarını aşma başarısını göstermiş olarak sanki büyük bir cendereden çıkmışçasına Erzurum’a gitmek üzere Gümüşhane’ye gelirdi.
Gümüşhane’nin diğer illerle olan ulaşımı önce doğu yönüne doğru Sorda (Bağlarbaşı Mah), Tekke, sonra Güney yönüne doğru Pirahmet ve sonra Kırıklı yönünde gidiş gelişli dar yer yer asfaltı küçük çukurlarla dolu bir kısmı asfalt ile yamanmış yer yer de sıcağın etkisiyle köpürmekte olan zift kokulu yolu üzerinden Köse ve Kelkit ilçesinden sonra Erzincan yönüne, Kuzey yönünde ise Torul üzerinden tünellerin olmadığı zamanlarda az sonra tırmanılacak Zigana Dağı’nın zirvesine ulaşıncaya kadar meşhur virajlı yolları üzerinden Hamsiköy’e ulaşıldığında sanki yol bitmiş olarak da varılmış gibi Mataracı görününce hele Maçka’ya varınca tamam geldik der gibi Trabzon’a ulaşırdı. Doğu yönünde ise Karadeniz ile vuslata ermek üzere 160 Km lik havzası ile yol kat eden Harşit Çayı’nın bir su gözesi şeklinde ilk kaynağının olduğu yer olan ve Osmanlı kayıtlarında Vavuk olarak geçen Vauk ve I. Dünya Harbi’nde önemli bir savunma hattı olan 2918 metre rakımlı şehitler diyarı Kop Dağlarını aşarak Aşkale Çimento Fabrikasının dumanları görüldükten sonra Erzurum arasındaki meşhur ova içinde 50 Km uzaklıktan şehri görüp te bir türlü geçmek bilmeyen bir zaman içinde dümdüz yoldan giderek Erzurum’a ulaşılırdı. Bölgenin en önemli dağının adı olan Kop, Orhun Abidelerinde yazılan anlamıyla 'hep, çok, tamıyla, bütün' anlamına gelir.
Gümüşhane’de simsar [1] olarak otobüslere yolcu bulmaya çalışanlar rutin bir şekilde Köse-Kelkit- Erzincan diğer istasyonda ise tam üç kez şimdi ki adı Torul olan kadim ilçemizin eski adı olan vurgulu ve yüksek bir tonda üç defa Ardasa, Ardasa, Ardasa bağırdıktan sonra bir kez Torul hemen akabinde bu kez de Tirebzon, Tirebzon diye davudi sesleriyle bağırarak bir şirkete bağlı olmayan boyu kısa, pencereleri kadife perdeli çok bakımlı ilk çalıştığında yeri göğü inleten ama ısınınca bir kuğu sessizliğinde çalışan motoru olan otobüse yolcu bulmaya çalışırlardı.
Erzurum yönüne gidecek yolcular ise ertesi gün dönüş seferi yapacak bazen 34 ancak genellikle 61 plakalı olan seyahat edecekleri otobüslere binmek üzere önceden uzun bir deftere benzer şekilde içinde tükenmez kalemle okunamaz olarak ne yazıldığının pek de anlaşılamadığı ama belli ki yolcu için bir şeyler yazılmıştır düşüncesiyle sadece koltuk numarasının doğru olduğuna dair okuma yaparak bilinen kapağında gösterişli dev bir otobüs resmi olan karnelere benzer çok sayfalı biletlerini almış transit yolcular oldukları için simsarlar, otobosun nihayetinde varacakları yerin Erzurum olduğunu bildikleri için bu ilin adını hiç bağırmazlardı.
O zamanlar Trabzon’dan veya dönüş yönünde şimdi ki gibi 1 saatte değil Gümüşhane’ye 3.5 saatte, Erzurum’a 2.5 saat değil 4 saatte ve Erzincan’a 1.5 saat değil 3 saatte varılırdı.
Ulaşım bir ülkenin olduğu kadar bir ilin de kalkınmasında önemli bir yer tutan hizmet sektörü olarak bilinir. Üretici ile tüketiciler arasındaki zamansal ve mekânsal boşlukları ortadan kaldırarak ticaretin gelişmesi, ulaşıma dayalı iyileştirmeler ile üretime dayalı girdi maliyetlerinin düşürülerek üretimin daha ekonomik olarak yapılması, ulaşımın daha kolay gelmesi ile bu alanda kullanılacak araç-gereçlerin bakım ve üretimine dayalı endüstrinin gelişmesine yönelik daha birçok ekonomik değer ve fayda sağlayacağı bilinen ulaşımdaki bu iyileşmelerin Gümüşhane ekonomisine de bu yönde bir katkı sağlamış olduğu muhakkaktır.
Özellikle kadim şehir Gümüşhane’nin açılan tünelleri ile bu ulaşım kolaylığı ve arkeolojik turizm potansiyelinden bilgisi olmayan zaman zaman uyarmakta olduğumuz büyük illerimizde yerleşik tur operatörlerinin Doğu Karadeniz bölgesine yapacakları kültür turlarına kendi tabirleri ile ‘segment’ lerine Gümüşhane ilinin de dâhil edilmesinin bu ilimizde tesis edilecek ‘yöresel ürünler pazarları’ ile ilin ekonomisine önemli katkı sağlayacağını düşünerek Gümüşhane’nin çilekeş yollarında bir zamanlar yol alan ‘otobos’ larının ebediyete intikal etmiş şoförlerini ve bu yollarda kazalarla hayatlarını kaybetmiş olanları rahmetle anıyoruz.
ARKEOTEKNO
[1] Arapça smsr kökünden gelen bir alıntı olarak dilimize giren simsar kelimesi ( سمسار) “aracı, komisyoncu, başkası adına ticari iş yapan” sözcüğü olarak bilinir.
[2] https://www.harita.gov.tr/
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın