KAHVE VE KAHVEHANENİN ARKEOLOJİSİ

Takriben 15. yüzyıl ortalarında İslam ülkelerinde herkesin içmeye başladığı kahve, başlangıç yıllarında çekirdeklerinin kömür olma derecesine kadar kavrularak hazırlanması nedeniyle pek de makbul olmayan bir içecek olmasına rağmen Habsburg hanedanından Kutsal Roma İmparatoru I. Ferdinand’ın (d.1503-ö.1564) Kanuni Sultan Süleyman’a gönderdiği Augier Ghislain de Busbecq adlı büyükelçi Osmanlı sarayında gördüğü kahvecibaşı unvanlı bir kişinin görev yaptığına şahit olmuştu.

Kahvenin ilk kez ortaya çıkışını Ebu’l Tayyib el- Gazzi, Hz. Süleyman’ın bir hastalığı tedavi amacıyla kullandığına bağlıyorsa da Abdulkadir el-Ceziri,  Habeşlerin, Cebertlerin ve Acem topraklarında ortaya çıktığını bildirdiği kahvenin ilk kez Yemen’de kullanılmaya ve içilmeye başladığını bildirir.

Kahve adının etimolojik kökeni Etiyopya’daki Kaffa bölgesinden geldiği bilinir. Arapça tiksindirici şey anlamına gelen k-h-v/y kökünden geldiği, bunun nedeninin de kahvenin içildiğinde iştah kesici özelliği olmasına bağlanır. Kahve ile ilgili bir diğer etimolojik husus ise Arapça güç, kudret anlamına gelen ‘kuvve’ sözcüğünden gelen bir adlandırma da olduğuna inanılır.

Kahvenin esas meyvesi olan çekirdeğindeki ‘bun’ olarak adlandırılan kısmı ile çekirdeği saran kabuğunun ‘kişr’ ile yapılanı arasındaki kullanıma bağlı olarak kahvenin adları sırasıyla kahvetü’l buniye ve kahvetü’l-kişriye olarak adlandırılır. Kahve çekirdeğinin bu bölümlerinden yazın ‘kişr’ bölümünün (kabuğu), kışın ise ‘bun’ kısmının kullanıldığını bu bölümlerin sıcak-soğuk olmasına göre mevsimsel olduğu bilinir.

 

                                  

Kahvenin özellikle Yemen gibi bir coğrafyada gelişmesi ve dini ayinlerde keyif bulucu madde içermesi nedeniyle bir dönem yasaklanmış olmasına yönelik çok çetin mücadeleler olmuş ve kullanılmaması yönünde fetvalar dahi verilmiş olmasına rağmen kahvenin sağlık için gerekli olup olmadığına yönelik hekimlerin görüşlerine başvurulmuştu. Bütün bu gelişmeler ile birlikte kahvenin içilip içilemeyeceği Arapça haram kökünün geldiği ‘hamr’ olarak bilinen mayalanmaya bırakılarak sertleşmeye tutulan saf üzüm suyu ile birlikte tartışılmaya başlanmıştı.  

Kahvenin kamuya açık bir şekilde içildiği kahvehaneler ise toplumsal yaşam içinde tarihsel süreç içinde başlangıç yıllarında yönetici sınıfı endişe içine sokan önemli birimler olmuştu. Öyle ki 1539 yılında Kahire’de kahve içilen bir kahvehaneye bekçiler baskın yapmış nezarethaneye alınan kahve içenler ancak yedişer adet kamçı yedikten sonra serbest bırakılmıştı.