DUYGUSAL ZEKÂNIN ÖNEMİ
Genel olarak kendi duygularımızı ve başkalarının duygularını algılama, anlama ve düzenleme konusundaki yeterlilik olarak tanımlanan duygusal zekânın akılla kesin ayrımını yaparak bir ilgisinin olmaması gerektiğini ileriye süren Descartes’in aksine antik çağlardan bu yana bilmediğini bildiği için herkesten daha akıllı olduğunu söyleyen Sokrates ve O'nun öğrencisi Platon‘un 2000 yıl önce ‘öğrenmenin temelinde duygusallık olduğunu’ fikrinden habersiz olması oldukça şaşırtıcı bir durum arz etmektedir.
Sokrates öncesinde ise bilincin ve düşünmenin sadece antik Mısır'da olduğu gibi kalp ile ilişkili olduğu fikrine karşın duygusal zekâyı ön plana alan zekâ yaklaşımı beyin ile birlikte kalbin de duygusallığın oluşmasında önemli işlevi olduğu ortaya konulmuştur.
Cogito kavramı ile ‘düşünmeyi’ sadece var olmak olarak (cogito ergo sum= düşünüyorum öyleyse varım) ileriye süren Descartes’in aksine ruhsal zekânın duygu zekâsı ve akıl zekâsı ile toplamı olarak formüle edilen ve bu formülasyon içinde Thorndike’nin Sosyal Zekâ, Gardner’in Kişiler ve aralarındaki zekâ, duygusal zeka ile ilgili zeka katsayısı, duygusal zeka okur yazarlığı gibi kavramlarla birlikte bu literatüre her gün bir yenisi olarak dil, mantık, müzik (ritmik), içsel gibi zeka çeşitlerinin ilave edilmesi ile genişleyen zeka çeşitlerinin
SQ (ruhsal zeka)= EQ (duygusal zeka) +IQ (akıl zekası)
eşitliğini yeniden değerlendirmeye tabi tutulmasına yol açmaktadır.
Nihayetinde bütün zekâ çeşitleri ele alındığı çoklu zekâ kuramına dair teorilere dayalı zekâların yer aldığı gösterime göre kişinin ruhsal zekâsının ortaya koyan bu formülün içinde bütün zeka türlerinin yer alması gerektiği sonucuna ulaşılıyor.
Formülde yer alan duygusal zekanın kişilerin bir yönetici olarak etkisini inceleyen birçok araştırmada kişinin coğrafik olarak oturduğu bölgenin etkisinin çok yüksek olduğuna dair sonuçlara ulaşılmışken, bu durum bize güneş, yağmur, dağ, ova gibi iklim ve coğrafik oluşumların olması veya daha az olması kişilerde duygusal zekanın etkilenerek formüle göre ruhsal zekâlarının yüksek veya düşük olmasına dair sonucu ortaya koymaktadır.
Duygusal Zekanın değişimi olarak etkisini ortaya koyan bu yeni durum, pandemi öncesinde çalışanların fiziki bir ortamda etkileşim içinde bulundukları iş hayatlarının uzaktan çalışma şeklinde oluşması ile ortaya çıkan duruma uyumu şeklinde ortaya çıkmıştır.
Gerçek hayatta söz, beden dili ve mimikler ile kişiler arasında ortaya konulduğu anlamanın önemi salgın dolayısıyla uzaktan çalışma ile ortaya çıkan 'anlamın sanallaşması', bize gelecekte nasıl bir sosyal yapının ortaya çıkacağına dair en ufak bir ipucu dahi veremezken COVID-19 virüsü koşullarına göre imal edilen yeni bilgisayarlarla uzaktan çalışmanın ‘real-gerçek’ hale getirilme çabaları bu sorunun çözüleceğine dair hiçbir bir ipucu da veremiyor.
Ünlü fizikçi R. Feynman’ın bir toplantıda sorduğu beni tanıyor musunuz sorusuna verilen cevapların evet olması karşısında şaşırdığını ancak daha sonra kendisini TV ya da internet resimlerinden tanıdıklarını söyleyen dinleyicilere ‘onlar benim piksellerim’ demesindeki mantıksal yaklaşım, Shannon’un iletişim kurallarına göre sadece bit-byte ile yapılan bir iletişimde ‘duygu’ ların aktarılmasının mümkün olamayacağından bu iletişimin ancak ve ancak sentetik olabileceğinden hareketle bu açıdan kişiler arasındaki iletişimde coğrafik farklılıkların duygusallığı etkileyebileceği ortaya konulmuştur.
Bir ülkenin doğusu ile batısı arasında yaşayan kişilerin yaşadığı coğrafyaya göre yönetici sınıflarda ortaya çıkan bu tür farklı duygusal zekânın oluşumunun farklı kültürlere sahip olmalarının etkisi ile de tetiklenen bu farklı davranış biçimleri antik çağlardan bu yana gelen farklı toplumların günümüze kadar uzanan farklı davranışa sahip ulus-milletleri ortaya çıkarmıştır.
Sonuç olarak ruhsal zekânın ayarlanması (mood regulation) olarak ortaya çıkan kavramın aslında daha çok insanın akli ve duygularını ayarlaması olarak m.s. 41 yılında Seneca’nın De Ira (Öfke Üzerine) adlı makalesinde öngördüğü şeklinde kişilerin bir sorunun çözümü karşısında ‘sağır’ olmasına dayalı ‘duygusal davranışlarının’ aslında günümüzde beynin anatomik yapısı içinde öfkenin kontrol edildiği duyguların prefrontal korteks bölümüne iletilmeden amigdala bölümünde değerlendirilmesi ile ilişkili olduğunu anlıyoruz.
ARKEOTEKNO
Sayfa Yorumları (0)
Yorum Bırakın