SÜMER, KENGER VE ORHUN ANITLARI

S.Vedat Karaarslan Arkeolog- Elektronik Mühendisi (MSc.)

Agglutinativ (iltisakî) yani eklemeli (neşe-li, bilgi-li...vs gibi) dil ailesi grubuna ait olan Mezopotamya'da yerleşik ilk Asyatik halk olan Sümerlerin kendi yazılı metinlerinde geçen adı Ke- en-gi (-r) olarak veya Kenger olarak yazılır ve 'ül-ke' anlamına gelir. Türkçede kullandığımız bölüşmek anlamına gelen 'üleşmek' kelimesinin kökü olan ül (bölmek), ke ise Sümercede 'ülke' kelimesi 'ki' ile aynı anlamda olan 'yer, bölge' anlamına gelir. Sümerce'de 'gu-ul' kelimesi 'bölmek, paylaştırmak' anlamına gelir. Eski Türkçesi 'ölke' olan 'ülke' kelimesi Uygurca ülgü ' leşmek, paylaşmak, parça, bölge anlamına gelir. Türkçe'de ülke paylaşılan yer, toprak anlamına gelir. Adı Orta Asya'daki Kül Tigin Anıtlarında 'yurt' anlamına gelen ve Kengeres olarak yazılan Sümer tabletlerindeki bu adlandırmaya rağmen Sümerlere, yaşadığı coğrafyada daha önce yaşayan 'Subar' lardan da esinlenilerek Sami kökenli bir dil olan Akadca Şumar kelimesinden üretilmiş ve Sümer adı verilmişti. Kendilerini Sümer olarak adlandırmayan Kengerler, Kengeres ülkesinde yaşıyorlardı. Jules Oppert'in Sümerce ile Türkçe, Fince ve Macarca ile olan ilgisini ortaya koyması, daha sonra Fritz Hommel gibi bilginlerin Türkçe ile Sümercenin yakınlığını ileriye sürmesi ile başlayan Sümerlerin aidiyat meselesi, adlandırmasındaki yanlışlarda olduğu gibi Etrüsk, İskit, Kimmer gibi Orta Asyalı topluluklarının da aidiyatı, batılı bilim adamlarına göre günümüzde yeni araştırmacıların yapacakları arkeolojik kazı çalışmalarının sonuçlarını beklerken bu değerlendirmelerle birlikte m.s. 7. yüzyıla tarihlenen Orhun Anıtları' nda ; (39. satır)

'Sogd [1] milletini düzene sokayım diye İnci Irmağını geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Ondan sonra Türgiş avam halkı düşman olmuş. Kengerise doğru gitti. Bizim askerin atı zayıf, azığı yok idi. Kötü kimse er.....

şeklindeki ifadeler, Göktürklerin On-Ok boyundan olan Türgişlerin, Kengeres ile ilişkisini ve bu ülkenin Göktürkler tarafından bilindiğini ortaya koyar. [2]

Orhun Anıtları'nda adı Kengeres olarak geçen bölge günümüzde Syr Derya (Seyhun) Nehri ve bu nehir ile Amu Derya (Ceyhun) Nehri arasındaki bölge Orta Çağ tarihçileri tarafından Maverunnehir olarak adlandırılmıştır. Bu bölge, Avesta gibi Pers kaynaklarında da Kangha olarak geçer ve aşağıdaki metinde yazıldığı gibi Perslerden ayrı bir kültür olarak Turani toplulukların yaşadıkları bir bölge olarak bilinir ' .......kutsal Kangha; Turan halkının yüzlerce, binlerce , onbinlerce sayısının cezasını verebilirim' şeklinde bir ifade ile geçer. [3] Turan olarak bilinen Ceyhun Nehri'nin ötesindeki bu bölgede İran'ı sürekli rahatsız eden topluluklar yaşardı. Günümüzde bu bölge Özbekistan'ın başkenti olan Taşkent 'in güney-batı bölgesi olan Şaş kentine tekabül etmektedir ki Çin kaynakları burayı K’ang-chü, olarak adlandırır.

Konstantinos Porphyrogenitus, Kengerleri Ertim, Yula ve Çur boylarından oluşmuş Peçenekler olarak tanımlamıştır. Buradan çıkardığımız sonuç Kaşgarlı Mahmut'un 22 Oğuz Boyu içinde saydığı Peçeneklerin ana yurdu olarak yukarıda açıklanan Çin yıllıklarında adları K’ang-chü olarak bilinen topluluğun oturduğu Kengeres bölgesinin Sümer ülkesi ile bir ilişkisinin olmasının gerekliliğidir.

Türk tarihinde 'kara' deyimi bir renk ifadesinden daha çok yiğitlik bilgelik, ulvilik anlamında kullanılır. Kara yağız, Karadeniz bu kelimenin abartılı bir ifadeyi anlamlaştırmak için kullanılmasına yönelik bildiğimiz iki kelimedir. Amu Derya Bölgesinde bir başka önemli Türk boyu olan Kara Kalpaklılar yaşardı. [4] Kengerler kendilerine 'Kara Kafalılılar' da demekteydi. Kara Kalpaklıların en önemli alt soyu Kongratlar günümüzde Kazakların Konrat boyu Kung /Kang ülkesi ile komşu olarak yaşamaktadır. [O. Karatay, İlk Oğuzlar] Kendilerine Kara Kafalı diyen Sümerler (Kengerler) ve Kara Kalpaklılar olarak bilinen Türk soyunun Amu Derya Bölgesi'nde olması ve Syr Derya Bölgesinin ise Türgişlerin Oğuzlar önünden kaçtıkları bölge olarak Kengeres olarak adlandırılması kendilerine Kenger olarak adlandırmalarına rağmen günümüzde Sümer olarak adlandırılan Kengerler ile Türkmenistan/Özbekistan/Kazakistan üçgeninde yaşayan insan toplulukları ve coğrafyası ile ilişkisi olduğu tarihçiler tarafından ileriye sürülür.

Turkmenian kulan - Parc Animalier d'Auvergne

TÜRKMENİSTAN KULANI

Sümer topluluklarının kökenlerini daha önce yazmış olduğum bir makaleden de anlaşılacağı üzere Kulan olarak adlandırılan ve Sümercesi 'gir' kelimesinden üretilme bir kelime olarak Ur Kral Mezarları ' ndan çıkan eşek kemikleri ile benzerlik gösteren ve günümüz Anadolu lehçesindeki 'küçük eşek' anlamındaki 'kurug' eşeklerinin Türkmenistan'da hala bilinen ve ünlü olan 'kulan' eşekleri ile aynı soydan geliyor olması ve yukarıdaki coğrafya ve Orhun Anıtları' ndaki 'kengeres' ifadeleri ile tam bir paralellik arz ettiğinden de bahsetmek gerekir. [5]

Syr Derya bölgesi ile Mezopotamya'da tarihin ilk kültürünü kuran Sümerler arasında bu dil ve etnolojik benzerlikler, Sümerlerin kökenlerinin Orta Asya bozkırları olduğunu ortaya koyuyor.

ARKEOTEKNO

KAYNAKLAR

[1] Orhun Anıtları'nda 39 numaralı satırda adı geçen Soğd' luların Altay Türkleriyle erken çağlardan itibaren tanışmış olması, o dönemde Altay demirinin çok önemli ürün olmasından kaynaklanıyordu. Çünkü Altay Türkleri, o dönemlerde Juan-Juanlar için demir ürünler hazırlarken Soğdlular ise uluslararası ticareti kendi denetimlerinde tutuyorlardı. Yazıtta adı geçen Sogdlular Orhun yazıtlarında Sogud/Sogdak adıyla geçen ve arkaik dönemin en önemli bilicilik ya da kehanet merkezi (orakl) olduğu bilinen bir Anadolu kenti olan Didyma'ı (Didim) yağmalayan Pers kralı Dareios'a (m.ö.494) Arkaik Apollo tapınağındaki altınları teslim ettikleri için korkarak m.ö. 479 yılında Kserkes ile birlikte Pers topraklarına kaçan Brankhid rahiplerinin de vatanı idi. B. İskender, m.ö.327 de Sogdia'ya ya ulaştığında Brankhid rahiplerinin torunlarının hala burada yaşadığını görmüştü. Günümüzde yaşadıkları topraklar çoğunlukla Özbekistan/Tacikistan eski çağlarda başkentlerinin Semerkant /Buhara dolayları olduğu, İpek Yolu üzerindeki en önemli tüccar topluluğu olarak Sogdlular Türkçe'de konuşurlar ki halen kullandığımız örneğin kent kelimesinin kökeni de Sogdca'ya dayanır..

[2] Muharrem Ergin ,Orhun Abideleri, 1970

[3] 'Ha' eki Farsca'da kelimeye 'ler' 'lar' ekleri gibi çoğul özelliği sağlar. http://www.avesta.org/ka/yt5sbe.htm

[4]  A.N. Kurat, Karadeniz’in Kuzeyindeki Türk Kavimleri, s.67-68

[5] http://www.arkeotekno.com/pg_199_sumerlerin-kurug-lari-orta-asya-kokenli-mi