ARKEOLOJİDE FREKANSLARIN KADİM SIRLARI

S. Vedat Karaarslan

Antik çağlarda Pututu cihazının 100 Hertz lik frekansı çok önemliydi... Peru' daki Chavìn de Huántar tapınağında arkeologlar, çeşitli ses efektleri kullanarak tapınağın akustik özelliklerini ortaya çıkardılar...

Yaklaşık 125 dönümlük bir araziye yayılı olarak M.Ö 1500-1400 yılları arasına tarihlenen tapınakta üst düzey rahipler dini ritüeller icra etmekteydiler. Stanford Üniversitesi Bilgisayar Müzik ve Ses Merkezi (CCRMA) araştırmacılarının tapınak içinde labirent, koridor ve odalarda yapmış olduğu akustik testler sonucunda elde edilen kayıtları tapınağın kullanıldığı eski çağlarda şamanların bu sesleri oluşturarak transa geçmeleri sonucunda ayinlerini icra ettikleri sonucuna ulaşmışlardı.

Tapınağın odaları arasındaki ses rezonansına ilişkin ilk bulgular Perulu arkeolog Luis Lumbreras tarafından tespit edilmişti. Pututus adı verilen 20 adet deniz kabuğundan yapılmış ağızdan üflenerek çalınarak ses üretimi yapılan borazan benzeri aletler tapınak koridorlarında arkeologlar tarafından bulunmuştu.Söz konusu aletler pembe renkli olup hala çalınabilir durumda...Bu aletlere üflendiğinde çıkan 110 Hertz lik sinyal tapınak içinde bulunan kişiler tarafından algılanarak insan beyninde mantığın hakim olduğu sol yarım küreden duygunun hakim olduğu sağ yarım küreye geçişin sağlanarak bu duygusallık ile transa geçiş sağlanmakta olduğu bilim adamlarınca ifade edilmiştir.

Rahiplerin bu ses frekansları ile kişileri transa geçirmeleri süresi içinde aynı zamanda güneş ışığının koridorlar içindeki yayılımı ile de transı mükemmel bir konuma getirdiklerini arkeologlar ifade etmektedirler. Tapınak içindeki yer altına yakın olan bölümlerindeki kıvrımlar ise sesin yayılması aşamasında rezonansın oluşturulması için filtreleme görevi yapmış olabileceği tahmin edilmektedir. Yapılan pututus testlerinde araştırmacılar, kendilerini tapınağın bölümlerinde çok rahat hissettiklerine dair sonuçlara ulaşmışlardı.

Müziği oluşturan titreşimler içinde eski çağlardan bu yana bilinen kutsal notalar ve frekanslar da vardır.

'Ancient solfeggio fequency' ya da antik solfej frekansları olarak bilinen bu kutsal frekanslara insan vücudunun olumlu tepki verdiği deneyler ile ispatlanmıştır. Bu frekansların pi (π) , fi(Ф, 1.618033988749894848204586834), fibonacci serisi, kutsal geometri, kozmoloji ve ruhsal metafizik ile olan ilişkisini ortaya koyarak müzik parçalarının içinde bu frekansların dinlenilmesi halinde insan vücudunun olumlu tepki verebileceğini açıklamışlar.. (Horowitz, Puleo 1998)

Kullanmakta olduğumuz müzikal sistem 12 tonlu (sesli) müzik skalası ile çalınır. Antik solfej frekans sesleri ise 6 tonlu bir elektromanyetik frekans sistemi üzerine oturtulmuş... Horowitz ve Pueklo ‘nun yapmış olduğu çalışmada gitar, mandolin gibi genel enstrüman akordu olarak kullanılan ve La notasına karşılık gelen ‘440 Hertz’ değerinin insanda ritmik 741 Hertz Fa #(Fa diyez) etkisi yaparak insanın biyo enerjisini düşürdüğü ispatlanmış...Her iki frekansta da insan kendini ifade etme ve çözüme erişme noktasında rahatlık duygusuna ulaşır.

Müzikte kullanılan ve kulağın algılayabildiği her bir frekans değerine karşılık gelen yükseklik veya ton değeri olan 'pitch' değeri, orglarda 1511 yılında kulağın algılama frekansı olarak 377 Hertz değeri kullanılırken daha sonraki yıllarda kompozitör Handel tarafından 423 Hertz, Mozart tarafından ise 422 Hertz değerindeki sesin yükseklik değerlerini daha çok bestelerinde kullanmışlardır. Mozart Etkisi olarak bilinen bu titreşimlerde insanı en çok rahatlatan müziğin Mozart tarafından yapıldığı anlaşılmış...

Bu frekanslardan DNA onarımını sağlayan 528 Hertz değeri MI (Miracle) ve ilişkileri düzenleyen 639 Hertz ise Fa (Familiy) olarak olarak bilinir ve insan çakraları üzerinde oldukça etkilidir.  528 Hertzlik değer DNA heliksini sarmalayan su molekülleri üzerinde etkili olduğu ve DNA nın onarılması açısından çok yararlı bir titreşim olduğu biyokimya uzmanları tarafından ispatlanmışken Dr. Candice Pert tarafından yapılmış araştırmalarda ise 528 Hertz lik titreşimlerin hücrelerdeki kromozomları açarak DNA nın titreşimler ile etkileşmesi ve insan hücrelerinin DNA yapısını bir anten gibi kullandığını bunun sonucunda da insan vücudunun evren titreşimleri ile rezonansa girerek bir sevgi yumağı haline geldiği öne sürülmüştür.

Genel olarak müzikal ölçek olarak kullandığımız her bir oktavda notalar için Do= 261,6 Hertz (C), Re= 293,7 Hertz (D), Mi=329,6 Hertz (E), Fa=349,2 Hertz (F), Sol= 392, 0 Hertz (G),La=440,0 Hertz (A) ,Si=493,9 Hertz (B) ve Do= 523,5 Hertz (C) değerleri kullanılır. Parantez içindeki harfler bu notaların İngilizce olarak kullanıldığı şekliyle gösterilmiştir. Eğer oktav sayısını artırırsak ikinci oktav bu notalara karşılık gelen frekansların 2 katı, üçüncü oktav ikinci oktavın iki katı ve bu artışa göre devam eder. Gitarın 3.5 oktav, piyanonun 7 oktav olduğunu biliyoruz. Amerikan Müzisyenler Federasyonu (The American Federation of Musicians, AFM) 1917 yılında 440 Hertz lik solfej frekanslarını onaylamasına rağmen bu durum dünyada genel olarak kabul görmemiştir.

Bu frekanslar çakraların ilahi ayar frekansları olarak Horowitz tarafından önerilmiştir. PCos olarak ta bilinen bu titreşimlerden en önemli olan 528 Hertz lik frekansın bir oktav altındaki 264 Hertz ve bunun yarısı olan bir oktav altındaki 132 Hertz C frekansının alt frekansları olarak insan vücudunda ‘neuro-muscular therapy’ etkisi yapar. Sinirsel kas terapisi olarak bilinen bu etki insan vücuduna gelen 132 Hertz lik frekansın zayıflayarak 128 Hertz değerinde vücuttan yansıtılması ile insanda rahatlatıcı etki oluşur. Bunun nedeni Delta (0-4 Hz) frekanslarının komada olan bir insanın beyin nöron aktivitelerinin de kaybolması ile oluşan rahatlatıcı etkisine benzer.

Skala üzerindeki 528 Hertz ve 741 Hertz arasındaki frekanslar ‘Şeytan Aralığı’ ‘ Devil’s Interval’ olarak bilinir. Bunun nedeni Ortaçağ Kilise ayinlerine halkı çekebilmek için orgun cazibesinin kullanılmasıdır. Bunun için birden fazla ses anlayışının yani çok sesliliğin dinsel ezgiler ve müziğin org ile birlikte çalışabilmesi anlamına gelen organum yöntemi ile müziğe bir derinlik verilmek istenmiştir. Organum temel olarak gotik tarzda inşa edilmiş bir kilisenin tavanından yansıyan beş ölçekli bir frekans harmonisidir. İnsanlar bu yansıyan sesleri Ortaçağ’da Tanrı sesi olarak tanımlamıştır. Eksik beşli olarak bilinen triton ya da ‘Şeytan Aralığı’ bu frekanslara eklenerek organum çok sesli müziği elde edilmiş ve bu sayede insan sesi org ile birlikte eşlenik olarak söylenmiştir. C tabanlı 528 Hertz lik titreşimler matematikçi Showell tarafından piramit kozmolojisinde kutsal geometri olarak tanımlanmıştır. Bu frekans aynı zamanda ‘central triad’ adlı figürlere esin kaynağı olmuştur. 

ARKEOTEKNO