DOĞU KARADENİZ'İN TROYA ÜZERİNDEN BATI TOPLUMLARI (AVRUPA) ÜZERİNE UZ

S. Vedat Karaarslan 

Arkeolog- Y. Mühendis 

İnsanlık tarihinde Anadolu'ya yapılan en büyük saldırılardan ve en önemlilerden bir tanesi olan Troya Savaşı m.ö. 1280 yılında Mikenlerin Troya'ya saldırmaları ile başlamıştır.

Troya adı bir Etrüskce adlandırması olarak Truia olarak bilinr ve Labirinth anlamına gelir...  

Troya filmini izleyenler bilir...Filmin sonunda yakıp yıkılan Troya kentinin sarayında Priamos oğlu Paris, kılıcı 'Aenas' a verir ve git bu ülkenin geleceğini başka topraklarda kur diye bir de söz söyler...

O kişi Anadolulu Prens Aeneas'dır.

Virgilius'a göre;

Truva Kralı Priamos'un oğlu Hektor'a dahi zaman zaman öğüt veren Aenas'ın oğlunun adı Ascanios, karısının adı Creus, babasının adı ise Ankhises, Annesi ise Venüs...

Aeneas önce babası ile birlikte bizim bugün Altınoluk dediğimiz Antandros' a gelir ve yanındakilerle birlikte Ege Denizi'ne açılır...

Aeneas kuracağı ülkenin önce Trakya olacağını düşünerek buraya yönelir... Ancak Truva Savaşından önce Trakyalılara emanet verdikleri bir çocuğu öldürdükleri için kuracakları ülke yerinin burası olmadığına kanaat getirir ve yanındakilerle birlikte Delos Adasına doğru yelken açar.

Bu adanın yüzdüğü söylenirdi, yani yüzen bir ada imiş, hemen kahinlere danışmak üzere tapınağa gider gideceği ülkenin burası olup olmadığını öğrenmek için...Kahinler gidecekleri ülkenin Girit olduğunu söylerler...

Aeneas babasını sırtında gemiye taşır ve bütün kafile tekrar gemilere binerek onlara kral Priamos'un güzel kızı Kassandra tarafından söylenen Hesperia ve İtalya'ya ulaşmak üzere tekrar denize açılırlar...

HARPY

Bir müddet sonra gemi bir karaya ulaşır...Burada kanatlı Harpy adlı kapkaççılar vardır...Kafile yemek olarak ne yerse bu 'Harpy' ler havadan uçarak gelip yiyeceklerini çalıyorlardı...Sonunda Harpy'ler Aeneas'a 'evet İtalya'yı bulacaksınız ama şehrinizin duvarlarını inşaa etmeden önce masaların üstünde etleri bulamayacak ve masaları yiyeceksiniz' diye müjde ve bela karışımı sözler söylerler...

Tekrar denize açılırlar...Bir ara Ithaka Adası'nın yanından geçerler ve Epirus' a  çıkarlar...Sonra buradan da ayrılırlar...

Yine macera dolu bir deniz yolculuğu sonrasında Cumae'  ya çıkarlar, Artık burası İtalya'dır...

Sonrasında İtalya'da Latin Kralı'nın kızı Lavinia ile evlenecek kişinin seçilmesi için Turnus ile Aeneas'ın çatışmaları başlar...

Ve sonunda kendisini öldürmemesi için yalvaran ancak en yakın arkadaşı Pallas'ın kemerini belinde gördüğü için en büyük rakibi Turnus'u öldüren Aeneas'ın, bugün aynı adla İtalya'da bir de şehir bulunan Lavinia ile evlenir...

Aeneas'ın soyundan gelen zalim amcaları tarafından bir kıra bırakılarak bir kurdun emzirdiği Romus ve Remus' dan sonra kurulan Roma kenti...

Bütün bu olaylar Troya Savaşı'nın sonucunda m.ö. 1280 yılından sonra cereyan eder...

Anadolu'da ise Herodot'a göre hemen hemen aynı dönemlerde büyük bir kıtlık çekmekte olan Anadolu'nun yerli halkı olan Lidya'lılar, m.ö. 10 asır kadar önce ata binmekte ve ok atmakta usta olan Manes oğlu Atys zamanında kıtlık çeken Lidyalılar, kralları tarafından ikiye ayrılarak kendi aralarında çekecekleri kura ile kimin ülkede kalacağını kimin gideceğini belirlerler. Göç edenlerin başına Tyrsen geçecekti ve bunlar Umbria (İtalya) ya gidecekler Lidyalı olan adlarını değiştirerek kendilerine Tyrsen olarak adlandıracaklardı. Mısır yazıtlarında Deniz kavimlerinin içinde Teresh ve Türsen (Tyrsen)  ların da olduğunu yazar. Anadolu'nun hemen yanında bulunan Limni Adası'nda ise bulunan bir Etrüsk alfabesine benzer yazıt-tablet dikkati çeker. (Bu yazıt-tablet halen Atina Müzesi'nde sergilenmektedir)   

Herodot'un yazdıklarına göre Umbria'ya göç eden 'Etrüsk'  ve 'Lidya' lıların aynı halk olduğudur...

Pelasglar, Herodot Tarihinde Yunanların kendi dillerini konuşmayan bütün diğer toplulukları tanımladığı gibi 'barbar' lar olarak tanımlanmıştı. Varron'a göre Pelasg dilinde 'TEPAE' kelimesi Türkçe'de kullanılan 'tepe' kelimesi ile aynı idi. 

İyonlar veya Akhalar kıta Yunanistan'daki Attika bölgesine daha sonra gelmişlerdi ve burada kendilerinden önce dillerini anlamadıkları 'Pelasg' ların oturduğunu Herodot aynı adlı eserinde yazmıştı.

Bütün bunların Karadeniz Bölgesi ile ilişkisine gelince...

Biz bu sitede kaynak vererek Etrüsklerin Pelasglar olduğunu kanıtları ile ortaya koyan A. Ayda ve Kazım Mirşan'ın görüşlerini esas alarak ortaya koymuştuk...[1]

Anadolu'da Hititlerden önce Hattiler vardı... Bunların kökenleri günümüzdeki Kafkas Topluluklarına kadar ulaşır.. Bunları Profesör  G.F. Turçaninov kanıtları ile birlikte yazdığı kitabında oraya koymuştur. Resmi arkeoloji bunları pek incelemez ama kesindir. Zaten Brandestein, kuyumculukta hayvan tasvir etmede  usta olan Etrüsklerin zomorphe junktur olarak adlandırdığı tasvirli sanatı Anadolu' nun kuzey-doğusundan (Doğu Karadeniz uzantısı olarak Kafkas..) öğrenmiş olduklarını delilleri ile ortaya koymuştu. Aynı şekilde hayvan karaciğerinden geleceği okuma gibi dini ritüellerde kullanmış oldukları unsurlar da Babillilere kadar uzanmaktaydı.

Coğrafik olarak Karadeniz' e kadar ulaşamayan Hititlerin kuzeyinde bir topluluk olarak burada denizciliği öğrenerek daha sonra Lidya'ya inmiş olduklarına dair Brandstein öngörülerini  Etrüskler ile ilişkili olduğu bilinen Pelasgların anavatanını Thompson, Karadeniz'in öte yanına kadar uzatacak kadar ileriye taşır.

Thukydides, Yunanlıların Thryenler olarak tanımladığı Etrüskleri Attikalı Pelasglar olarak Thrryenler olarak tanımlar. Bunlar kendilerini Tyrsen olarak tanımlayan Lidyalılar ile aynı adla anılan topluluktur.  (günümüzde Tyrrhenian Denizi denilen denizin (tyrsenes, turan) adı da buradan gelir. Wainwrright ise Tyrsenoi, Turskus, Tusci ve Etrusci adlarının M.Ö.XIII ve XII. yy.‘lara ait olduğunu bidirerek Etrüsklerin kendilerini Rasenna (asena) olarak adlandırdığını bildirir.  

Demek ki Attikalı Pelasg ve Thryen yani Etrüskler aynı topluluklardır. Lidyalıların da Tyrsen olarak adlandırıldıklarını bize Yunanlı tarihçi Herodot söylemektedir. O halde kıta Yunanistan'a İyonlardan önce yerleşen dillerini anlamadıkları Pelasgların, Etrüskler olması gerekir.

Şimdi soru ve sorun Karadeniz'in Helence olmayan ve bir Trakya dilinde 'köprü' anlamına gelen ; 

Pontus (Latince pons, bent, pont) olarak adlandırılmasından önce Pelasg, Etrüsk ve Lidya ilişkisinin Karadeniz ve buradan hareketle Antik Helen ve Roma Kültürünü etkileyen ve oluşturan yukarıdaki arkeolojik gerçekleri anlamaktır.

Yörenin otokton komşusu Kolkhislilerin kendilerini yine Hititler zamanındaki etken bir topluluk olan Hurriler ile olan ilişkisi, m.ö. 4 yüzyıla tarihlenen Anabasis adlı kitabı yazan Ksenophon'un onbin Yunanlı askerin dönüş yolunda Doğu Karadeniz bölgesinde karşılaştığı dillerini bilmeyen toplulukların kendilerine saldırdıklarını konu eden 'onbinler' adlı kitabındaki bahsedilen matzouka, mosana, iskit, makron, tzani, muşki, mosk, trill, kolk, tibaren, tabal, amazon, mosana, khaldai, opheus, mapabra, bechiriok larla birlikte Mısır firavunu III. Sesostris'in Hatti ülkesine yaptığı bir seferde yanında Mısır'a köle olarak götürdüğü  'Kolkhis' lilerin antik Mısır'ın inşaasında rol oynadıkları, Mısırlıların tersine bir göç ile Karadeniz'e geldikleri ise nedense hiç dillendirilmez.    

ARKEOTEKNO

 

[1]  http://www.arkeotekno.com/pg_34_etrusklerin-kokleri-nereye-uzaniyor-1