SAKALARDAN SÜMERLERE SUYUN İZİNİ SÜRMEK

Sümer panteonunda su dağıtım sistemini elinde tutan rahipler, ‘tapınak ekonomisi’ olarak adlandırılan güç ve iktidarları ile büyük bir güce erişmişlerdi. 

Sümerce bir kelime olan ve 'kafa, baş' anlamına da gelen ‘sag’ eski Türkçe’de 'sak' olarak uyanık anlamına gelir. Saka kelimesi ise dağ eteklerinde oturan halk anlamına gelir ve Persler antik çağlarda bu toplulukları Karadeniz’in kuzey bölgelerinde oturan halklar ‘denizin ötesinde oturan halklar’ olarak adlandırırlardı.

Bu bölge bütün antik topluluklar için karanlıklar ülkesi Hyperboria olarak bilinirdi. Günümüz tıbbında Hyperopia (Hiperopi) olarak kullanılan yakın nesneleri görme bozukluğu Hipermetrop kelimesinin kökeni bu kelimeye dayanır. İskit/Saka bölgesi Hyperboria, antik topluluklar  tarafından görülemeyen ve soğuk karanlıklar ülkesi olarak bilinirdi. Karadeniz adı da Türklerde aynı zamanda soğuk anlamına da gelen ‘kara-kuzey’ eşleştirmesi olarak Türkçe, diğer dillerde bu anlama gelen kelimelerle söylenir.    

Sakalar ve Hunlar Döneminde Anadolu'da Türk Varlığı | Türk Asya - Asian  Turkish, Тюрки России

Bu bölgenin batısında günümüzde Kerç Boğazı olan bölgenin hemen arkasındaki Azak Denizi’nin adı da Kimmerya Denizi adı ile bilinirdi. Azak adının kökeni de bir Türk boyu olan Kuman/Kıpçak prensi Asuf/Azum dan gelir. Bu denizin antik adı olan Maeotis adı ise günümüzdeki Çerkeslerin ataları kabul edilen Maeotians halkından gelen bir adlandırmadır. Maeotis kelimesi Sakaca diğer bir deyişle İskitce ‘denizlerin anası’ (mater maris) anlamına gelen Temerinda olarak bilinir. Kıpçak Türkü prensinden adını alan günümüzdeki Azak Denizi’nin antik adı Sakaca Temerinda olarak adlandırılırdı.

Bütün bunlardan anladığımız Sakaların (İskit) ‘su’ ile kadim bir bağlantısının var olduğudur.

Bu bölge Hazar Hanlığı’nın bir kolu olan Macarların bugünkü coğrafyasında oturan Avarlarla birleşerek Türk boylarının Avrupa’nın ortalarına geçiş bölgesi olmuştu. Bu göçlere daha sonraki yıllarda bugün Macaristan'da önemli bir topluluk olan Sekeller de katılmıştı.

Kimmerler, m.ö.700 yılında Sakalar/İskitler tarafından yurtlarından kovalanarak Anadolu'daki Frig devletini yıkmıştı. Bu yıkıntıların en büyük arkeolojik delili Ankara yakınlarındaki Friglerin başkenti Gordion'daki Frig evlerinin duvar kalıntılarında hala görülebilir. Anadolu ile Kırım Hanlarının kader birlikteliği Kırımlıların yani Kimmerlerin Anadolu’ya gelmesi ile başlayan bu akınlara kadar uzanır. 

Günümüzde halen kullanmakta olduğumuz ve Arapça’da ‘sakka’ olarak ‘su dağıtıcısı’ ya da ‘sucu’olarak bilinen kelimenin ‘su’ ile olan ilişkisi Osmanlı’nın balığı bol olmasından ve sığ olmasından dolayı günümüzde de Karadeniz’deki balık popülasyonunun yumurtlama merkezi olan Azak Denizi’ne Balük Denisi adı vermesi ile de anlaşılabilir.  

Saka Kuşu | GuzelKus

SAKA KUŞU

Çok akıllı bir kuş türü olan saka kuşunun bu adı almasındaki neden ise kuşun kafesinin dışına asılan küçük bir su torbasını gagası ile kafesin içine çekmesinden sonra suyu içebilmesinden kaynaklanan mahareti olarak bilinir.

Demek ki antik çağlarda karanlıklar ülkesi suların arkasındaki ülkede oturan Sakaların ‘su’ ile olan bu bilinmez coğrafyada bulunuşu Arapça’ya ‘sakka’ olarak geçmiş olan ‘su dağıtıcısı’ anlamına gelen bu kelimenin de etimolojisini oluşturmuştu Pers Kralı I. Darius’un günümüzde Kirmanşah şehrinde bulunan Behistun anıtında (m.ö.522-486) yazdırdığı 'Saka Diay Paradaray' cümlesi suların ötesindeki Sakalar anlamına gelmesi de bütün bu ifadeleri teyit eder. Bu anıt aynı zamanda Perslerin en büyük düşmanının Sakalar olduğunu ortaya koyan ve her iki topluluğun aralarında bir bağ olmadığını da ortaya koyması açısından arkeolojik bir ispat olarak görülür.  

BEHİSTUN ANITI (M.Ö.520)

Arapça su dağıtıcı anlamına gelen ‘sakka’ aynı kökenden gelen bir kelime olarak Sakaların yaşadığı coğrafyanın Pers coğrafyasına göre suların arkasında bir ülke olması anlamında kullanılan bir kelimedir. Kelimenin Arapça’ya geçmesi ve buradan Türkçe’ye geçmesi olarak bilinen ‘saka’ kelimesinin etimolojisin yayılış serüveni Ahura Mazda’nın adına izafeten I. Darius zamanında kayalara çivi yazılı olarak kazınan Behistun anıtındaki bu yazıta kadar gider.

Kelimenin kökenin bu yazıta nereden geldiğine bakıldığında ise Sümerler’de ‘saga’ kelimesinin ‘kutsal su kabı’ olarak Sümer rahiplerinin dini törenlerde kullandıkları kutsal suya kadar ulaşır.  

Sümer tapınaklarında da içinde kutsal su dolu olan adına ‘saga’ denilen kaplar ile rahipler ritüellerde halka su sunarlardı. Sümerlerde 'su' anlamına gelen 'ab' kelimesinin ise kadim Mezopotamya coğrafyasındaki bütün milletlerde günümüzde ortak bir kelime olarak kullanılması ve bugüne kadar gelen kullanımı ise ayrı bir yazının konusudur.

Günümüzde de saka’ olarak bildiğimiz kelimenin kökeninin su ile ilişkisi Sümerlere kadar uzanır ve Türkçe’de de aynı anlama gelen kelime ‘dağ yamacında oturanlar’ anlamına da gelir ve Persler tarafından ‘suyun ötesinde oturan halk’ olarak tanımlanır.

ARKEOTEKNO