MÜŞTAK YA DA TÜREV SİYASETİ

KTÜ de herkesçe bilinen adı Mekanik Hasan olan bir profesör mekanik dersi hocamız vardı. Hoca İTÜ Makine Bölümünden Elektronik Mühendisliği Bölümüne 1978-79 yıllarında ders vermek üzere KTÜ’ye gelirdi. Hocamız mavimsi renkli aydınger küçük bir çarşaf gibi neredeyse bir A2 büyüklüğündeki kâğıda yazdırdığı sınıf listesini gezdirir ve adımızın bulunduğu her kareye bizden geldiğimiz dersler için imza atmamızı isterken gayet hoş ve güzel, kibar ve zarif İstanbul Türkçesiyle ‘bakın’ derdi ‘imzanızı doğru dürüst atın’ diye uyararak ‘Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan benim talebemdi, belki sizler de böyle ünlü kişiler olursunuz ileride imzalarınızı gösteririm anı olarak’ diye de eklerdi. Bizler de hocamızın bu söylemine harfiyen uyardık. Geçtiğimiz yıllarda Mekanik Hasan olarak bildiğimiz hocamızın yurt dışında ünlü bir üniversitede hocalık yapan ve üzerinde uzun yıllardır üzerinde çalışmakta olduğum bir teknolojik konuda seminer vermek üzere Türkiye’ye gelen bir Emeritüs Profesörün de hocası olduğunu bir sohbetimiz sırasında duyduğumda hocaların hocası olan hocanın değerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamıştım. Bazı kişiler adları ile müsemmadır derler ya hocanın da soyadında ‘oklav’ kelimesin olması sanki verdiği dersin endüstriyel ürünleri olan termodinamik yasalarının uygulandığı ‘otoklav’ ve mekanik bir mutfak aleti olan ‘oklava’ ile özdeş bir görünüm sergilemekteydi.

Kinematik adlı bir de kitabı bulunan bu efsane hocamızın sınavları hep aynı tipte soruya dayanırdı. Bir uzun polinom denklem verirdi. Sorunun (a) şıkkında birinci türevini, (b) şıkkında ikinci türevini neredeyse (ı) şıkkına gelinceye kadar yedinci türevini alın diye sorusunu tek olarak sorardı. Sınav kâğıdının üzerinde uzunca üstlerden ve katsayılarda bir kâbus şeklinde sıralanan (x) ve (y) lerden oluşan arada biz öğrencilerin girdiği yeri ‘complex’ hale içinden çıkılamaz bir hale getirdiği için pek de hazmetmediği ancak Descartes koordinatlarının olmazsa olmazı (z) nin de görülebildiği KTÜ’nün çizgili ünlü A3 boyutlu sınav kâğıdını dolduran uzun bir polinom türev alınmak üzere soruyu çözmeye çalışırdık. Sınav süresince verilen polinomun çok miktarda türevini alırdık. İşlemler sırasında yapılacak bir hata her şeyi berbat hale getirebilirdi. Bu türev alma işi ile Yüksek Matematik dersini de alınca sanki Elektronik Devre Sentezi dersindeki olağanüstü ‘durum denklemleri’ vasıtasıyla bazı durumlarda üstün matematik bilgimizle neredeyse KTÜ‘de diğer bölümlere de matematik dersi verir hale gelmiştik. İngilizcede de ‘derivative’ kelimesi olarak bilinen ‘türev’ ‘başka bir kaynağa bağlı olarak değer kazanan şey’ anlamına gelir. Türk adının da ‘türemek’ fiilinden üretildiği ve bu kelimenin de matematiksel terimlerin Türkçeleştirilmesi zamanında bizzat Atatürk tarafından önerildiği bilinmektedir. Aslını sorarsanız batı dillerindeki Toros sözcüğünün de ‘thoros’ olarak yazılarak Latincede ‘turio’ olarak yazılan kelime nedeniyle de üremek, döl anlamına gelmiş olduğunu söyleyebiliriz. Tur Feridun’un oğlunun adıdır. Turan ise ona verdiği ülkenin adıdır. Kızına verdiği ülkenin adı da İran’dır. Turan, Tur’un ülkesi demektir. Tur, Tör, Tür hepsi ‘türemek’ fillinden gelir, Türk kelimesi de aynı ‘türemek’ fiiline dayanır. Tur’un ülkesi olan Turan’daki –an soneki Farscada ülke anlamına gelir. Kısacası türev öz Türkçe bir kelimedir.

Türev adının Atatürk tarafından önerilmiş olduğunu söyledik. Eskiden türev kelimesinin karşılığı ‘müştâk’ olarak bilinirdi. Aralarında anlam ilişkisi bulunan iki kelimeden birinin diğerinden türetilmesi ve bu alanda yazılmış eser türü, bir cinas nevi olan İştikak kelimesinden üretilen müştâk için söylenebilecek bir durumda divan edebiyatında Leyla her zaman vefasız, Mecnun’un ise ‘müştâk’ olmasıdır. Yani Mecnun Leyla'yı hep özleyen kişidir. Müştâk Baba adlı bir erenin 1846 yılında yazdığı Divan adlı eserinde Ankara'nın 1923 yılında başkent olacağına dair bir kehanetinin de olduğu bilinir. Müştâk kelimesinin üç anlamından bir tanesi yapım eki alarak başka bir anlam kazanmış olan kelime, türetilmiş sözcük olarak kullanılırdı. Müştâk kelimesinin diğer anlamları ise hasretinden gözü yollarda kalmış, çok özleyen ve bir şeyin gerçekleşmesini can-ı gönülden isteyen, murat eden anlamına gelirdi. Sanatta türev kelimesi taklit olarak, finans sektöründe öz sermayeye dayalı türev ürünler, isim olarak öz üretime dayalı ürün, örneğin Falcon uçağının 20 G nin ürünü olması gibi, yine finans sektöründe emtia ya da paraya dayalı opsiyon veya teminat gibi türev piyasalar anlaşılabilir.

Esas olarak türev, genel olarak orijinalinin zıddı olarak bilinir. Biz KTÜ’deki Mekanik sınavında ana polinoma dayalı olarak soruyu çözmeye birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü… vs türevleri almaya başlarken hele ki cevaplarımızda birinci türevi yanlış alırsak hoca yanına büyük harflerle FECAAT yazarak yanında bir ünlem (!) koyar sıfırı basarak bir sonraki sınava gelmenizi isterdi yani dersten kalırdınız ya da o zamanki ve şimdilerde de kullanılan tabirle çakardınız. FECAAT kelimesi Arapça sözcük Arapça fcˁ kökünden gelen facīˁat فجيعة "acı veren olay, musibet, trajedi" sözcüğünün çoğuludur. Anlamı çok acıklı, yürekler acısı, kederlenecek bir durumu ifade eder. Zaten birinci türevi yanlış alırsanız diğer şıklardaki türevin önemi kalmaz bir ceketin ilk düğmesinin yanlış bağlandığı takdirde diğerlerinin de yanlış olabileceği hükmü gereğince diğer şıklarınızdaki cevaplarınız da beyhude hale gelirdi. Bu dersten sekizinci hatta son haklarına kadar türev alamadan FECAAT! ile dolu sınav kâğıtlarına sahip birçok öğrenciye de şahit olurduk. Integral almanın tam tersi olan türevin birinci, ya da sonuncu şıktaki olmasının hiç önemi yoktu, sonuncu şıkka kadar türevleri doğru alsanız bile FECAAT! a maruz kalır dersten diğer sömestriye kadar beklemeniz gerekirdi. Bu Mekanik dersinde verilen polinomun bilmem? kaçıncı üssüne göre sürekli türev almanın ne işe yaradığını veya yarayacağını o zamanlar teknik anlamda aramızda tartışsak da sonraki yıllarda bir disiplin içinde türev mantığı gereği polinomdaki (x) değişkeninin üstündeki sayının  (x) sayısının önüne bir katsayı olarak gelerek bir eksilmesi ve gelen sayının (x) önündeki sayı ile katsayı olarak çarpımı ve bunu mütemadiyen bütün değişkenler için yapılması aslından türev denilince akla gelenin öyle ya bir şeye karşı değişiklik gösteren ‘eğim’ olması gerektiği ve bütün teknolojilerin ‘bir şeyin zaman geçtikçe ne kadar değiştiğini bildiren’ türev ve bunun tam tersi olan ‘biriken değişim miktarını’ ölçen integrale dayalı olduğunu bu arada sosyal hayatta da uygulanabilir olabileceği anlaşılabilir bir husus olduğunu bilirdik.

Aslında bir şeyin bir şeye göre zaman geçtikçe değişimi olarak anlamlandırılabilecek bir tanım türevin ana tanımı olarak bilinir. Türev toplumu olarak da tanımlayabileceğimiz bu kavram sosyal hayata da uygulanabilir. Bazen bir sanatçının oğlu ya da kızının da sanatçı olması gibi yani orijinalinin türevi olmak şeklinde bir hususiyet genetik soya çekim olarak tanımlanıyor olsa da örneğin müzik sektöründe yer alan babasının mükemmel ses ile müzik icra etmesi ancak oğlunun ‘detone cırtlak’ sesi ile piyasada arz-ı endam etmesi anlamının ne olduğuna bakmak gerekmez mi? Görsel sanatlarda ise bu tip türevsel yaşamların ifade edilmesi ise daha çok fiziki görselliğin ön plana alınması nedeniyle son derece zor bir konudur.

Türevsel hayatlar babalarının ya da analarının daha çok da oğullarına yüklenmiş bir misyon gibi babadan oğula geçen siyaset alanında da, türev yaşamların içinde yer alan türev siyasetinin tipik bir örneği olarak görülebilir. Aslında siyasette türevin anlamı ‘mecazi anlamda bir uygulama veya politika onu yürütenlerin ilan ettiğinden farklı olduğunda “sürüklenme” den söz edilmesi ile ilgili olarak "saptırma" veya "yoldan sapma" nın eş anlamlısı olarak da kullanılan bir kelimedir. Demek ki politika olarak sürekli türevlerin ortaya çıkması aslında bir sürüklenmeyi ifade eder ve ana yoldan, ideolojiden sapma olarak tanımlanabilir. Kelimenin politikada kullanımı  la  dérive politique olarak geçer ve siyasal sapma olarak tanımlanır. Siyasi ideolojide sapma olarak politik sapma yapanlara ise İngiliz dilinde deviationist denilir. Tarihte vuku bulan her bir rejimde ilkelerde politik sapma olarak tanımlanan deviationism sonunda mutlaka bir tasfiyecilik hareketi gündeme gelmiştir.    

Teknik olarak uygulanabilecek her formülün sosyal hayata da uygulanabilir olmasını akademik camiada verdiğim bildirilerde irdeleyen bir kişi olarak diyelim ki siyasette görüşleri, ilkeleri ve dünya görüşü olarak bir siyasal kuruluş veya bir parti var olsun. Bu parti birinci yılın sonunda bir başka parti, ikinci yılın sonunda ikinci bir parti, üçüncü yılın sonunda üçüncü bir parti, dördüncü yılın sonunda dördüncü bir parti ortaya çıkarmış olduğunu var sayalım. Başlangıçta görüşü kesin ve net olan ana (esas) partinin polinomu X=t iken yani bu polinomun türevinin zamana göre değişimini gösteren (t) nin önündeki (1) katsayısı türev olurken parti esas olarak kesinlikle bir temel görüşe göre organize olur. Yani türev değeri olarak zaten polinomun kendisi tanımlanır. Bundan sonra bu ana partiden bölünmeler sonucunda birinci yılın sonunda 1 parti, ikinci yılın sonunda 2 parti, üçüncü yılın sonunda 3 parti ve nihayet dördüncü yılın sonunda 4 parti siyaset dünyasında ana partinin türevleri olarak var olsun.

Öyleyse birinci yılın sonunda artış 1 parti, ikinci yılın sonunda artış 2 parti, üçüncü yılın sonunda artış 3 parti ve dördüncü yılın sonunda artış 4 parti olacak şekilde zuhur eder. Bu partiler birbirlerinin türevleridir. O halde bu köklü siyasi partinin dağılmış partilerdeki parti sayısına bağlı olarak matematiksel sayısı da bu partilerin her yıl artışlarının toplamı olan 1+2+3+4 toplamı olarak ortaya çıkar ki sonuçta köklü bir siyasal oluşumun türevi olarak dördüncü aşamada toplam 10 değişik durum oluşur.  O halde birinci köklü ve ilkeleri belli esas siyasal oluşumdan ortaya çıkan sonuca göre tam 10 değişik yönelim ortaya çıkmıştır denilebilir. Yani görüşler kök partiden itibaren matematiksel olarak orijinalinden farklı olarak 10 kez değişik şekle bürünmüştür. Pratik yaşamda bu durum parçalanmış bir fikri durum olarak adlandırılıyor olsa da bunun daha çok kişiliklerle ilişkili olduğunu bilmemiz ve bu durumun doğu toplumlarına özgü sistematik ya da organizasyonel bir yaklaşıma sahip olamayışı ile birlikte ‘kişisel’ ya da ‘kişileştirilmiş’ kaygıların ön plana alınmış bir durum olması gerektiğini bilmemiz gerekir.

Pratik hayatta 'türev siyasetinin' yansımaları aşağıda özetlenmektedir:  

  1. Farklı siyasal oluşumlar içinde aynı soyadlı farklı kişiliklerin bulunması. Bunun siyasi nüfuz etme anlamında bir hedefi yoksa olağan sayılabilir.
  2. Aynı siyasal oluşum içinde aynı soyadlı farklı kişiliklerin yer alması ki bu durum nepotizm konusu içine dâhil edilir.
  3. Var olmasının zuhur etmesi olarak beklenen fikri birlikteliğe aykırı olarak kişiliklerin fikri birliktelik olmamasına rağmen aynı siyasal oluşum içinde yer almaları.   
  4. Siyasi mebusluğun (Arapçası mabˁūs̠ مبعوث olan sözcük, yetki ile gönderilmiş kişi anlamına gelir) bir meslek olarak algılanması. Mebusluk bir meslek değil bir görevlendirmedir. Bir nevi halkın talep ve görüşlerine dair 'lisans' hakkını elde bulundurmak anlamına gelecek şekilde halkın değerlerinin yani ‘irtifak’ hakkının kullanımı olarak değerlendirilir. Lisansın ya da irtifak süresi bitince bu görevlendirme sona erer se de siyasi nüfuz devam ediyorsa sorun var demektir. 
  5. Mebusların emekli olabilme durumu ise mebusluğun şaşırtıcı bir şekilde bir 'meslek' olarak kabul edilmesi çok yanlış bir husustur.     
  6. Mebusluğun bir otorite tarafından belirlenmesi ve toplumdan otoritenin belirlediği kişileri seçmesinin istenmesi ki bunun adı nasıl demokrasi olabilir ki?
  7. Babadan kıza-oğula ondan da oğlu-kızına geçecek süreklilik arz eden bir siyasal yapılanma isteği ki nepotizm dedikleri şeyin bu olması gerekir.
  8. Temcit pilavı gibi aynı kişilerin tekrar/tekrar masaya getirilmesi
  9. Vazgeçilmezler sendromu-Liyakat sorunu 
  10. Ya da aday adayı ol listeye girme daha fazla cazibe oluşur. Bir de yeni bir moda çıktı ki küçük siyasi oluşumların birinci sıra adayları da istifa ediyorlar. Böylesi durumlarda karşı siyasi oluşumlar nezdinde daha fazla cazibe ve iltifat elde edilir.

gibi günlük hayatta görülebilen her türlü siyasal yapılanmalar türev siyasetinin işlevsel yapılanmasına dair örnekler siyasal kültürün gelişememesinin önündeki en büyük engeller olarak görülebilir.

Sonuç olarak ya 10 değişik formasyona giren orijinaline benzemez ya da orijinali bu türevlere benzemez hal ile bu türevlerin toplanması orijinalinin üstüne çıkacak bir değer olarak ortaya çıkar ki bunun da matematiksel olarak bir anlamı olmaz. Bu türevlerin hangisinin olumlu ya da olumsuz olduğu kararı tecrübi olarak zamana yayılı olarak ortaya çıkacak gözlemlere göre verilir.

Siyasal kültür, bireyleri topluma, toplumları da bireye bağlayan önemli bir unsur olarak siyasal sistem içinde karar alma süreci için genel ortamın oluşturularak bir siyasal sistemin işleyişi için temel teşkil eden toplumda hâkim davranış, inanç ve değerlerin tamamıdır.   

Kısaca bünyesinde değişim olan her şeyin özünün türeve bağlı olduğunu, ana denklemin türevleri olarak bizim hocanın sınavlarında türev almanın sosyal hayattaki bir örneği de siyasi yelpazedeki aynı görüşe sahip ancak bilinen nedenlerle bölünmüşlük yaşayan aslında önemli bir La dérive politique, ‘politik sapma’ olarak belirlenen türev siyasetinin ayırt etmeksizin politik yönden olumlu ya da olumsuz olarak her cenahta ortaya çıkması, toplumsal gelişmenin ve kalkınmanın önündeki en büyük engel olduğunun bilinmesi gerekir.

Önemli olanın bu türevlerin ya da müştâkların herhangi birinde FECAAT! a yakalanmamış olunmasıdır.

ARKEOTEKNO