GÜMÜŞHANE, MAHMUT PAŞA VE FATİH SULTAN MEHMET

S. Vedat Karaarslan Arkeolog- Y. Mühendis 

Yıllar önce Doğu Karadeniz Bölgesinin kadim yerleşimi olan Gümüşhane'de önemli bir yaylaya adını veren Kadırga, çocukluk yaşlarımızda neredeyse bir vilayet adı kadar önemli bir yer olarak bilinirdi.

Kadırga'ya gitmek için yaylak (yaz) aylarında geleneksel 'otçu yürüyüşü' ile hayvanlarla birlikte yaya yürümek bir geleneğin devamı olarak görülüyor olsa da motorunun üzerinde bulunan  ön kaputunun sağ ve  solunda iki takoz bulunan  4 çekerli, motorunun içinde karbüratörünün üzerinde benzin seviyesini gösteren paralel çizgi kademeli cam fanus içinde yarısının benzin dolu olduğu görülebilen Willys ciplerine sahip olmak kışlak (kış) aylarında da Kadırga'ya çıkabilmenin önemli bir göstergesiydi. Bu ciplerin içinde fiziksel olarak kısa ancak fonksiyonel olarak güçlü arazi vitesi (takviye) denilen ön tekerlerin de çekişe katılması için debriyaja ancak birkaç kez basıldıktan sonra zorlukla geçirilen vites kullanıldığında o zorlu Zigana Dağı tepesine kış aylarında dahi Gümüşhane'den ulaşmak hiç sorun olmazdı. Bu kısa kollu arazi ya da takviye vitesi, cipin 4 teker üzerinden çekişini bir tank gibi bir köstebeğin toprak içindeki hareketlerine benzer şekilde patika yollardan ileriye doğru gitmeye zorlardı. Günümüzde bu ciplerin küresel ısınma nedeniyle eski mevsimsel kış karlarının olmamasına rağmen Anadolu'da en fazla yine bu bölgede kullanılıyor olduğunu söylemek sanırım fazla abartı olmaz.   

Gümüşhane'nin ilçesi Kürtün'deki Kadırga Yaylasının önemi Oğuzların bir boyu olan Çepni Türkmenleri coğrafyasını da içine alan ve kökenlerinin bağlı bulunduğu Hacıemiroğullları Beyliği'nin sınırlarının 1427 yılındaki doğu sınırının en uç noktasında olmasıydı.[1]

Orta Karadeniz Bölgesi'nde yerleşim merkezleri bulunan Hacıemiroğulları'nın Gümüşhane merkezinde hala aynı ad ile bilinen Emirler Mahallesi ile birlikte  Torul-Kürtün ekseninde Kazıkbeli Yaylası'na yakın yeni adı Yaylalı olan Sümüklü adlı köy de günümüzde de hala Yörük Türkmenlerinin izlerini taşır. [2]

Kazıkbeli Yaylası (2300 metre)  bir başlangıç noktası olarak Yörük Türkmenlerinin kuzeye doğru Karadeniz kıyılarına ulaşımı önce Güvende (2260 metre), sonra Erikbeli (1800 metre), Kadırga Yaylasına (2200 metre), Çakırgöl (2533 metre) ve nihayet Taşköprü (2140 metre), gelecek şekilde bir külah şeklinde günümüz Gümüşhane ili üzerine gelecek şekilde adeta bir İskit (Saka) şapkası gibi kapatır.

Bu külahın her bir noktası Türkmenlerden önce bölgeye gelen diğer bir Oğuz boyu olan Kıpçak-Kumanların m.s. 722-772 yılları arasında Karadeniz kıyılarına ulaşabilmenin atlama noktaları olmuştur. Aşağıdaki grafik yaylaların yükseltilerine göre çizilmiştir. En kuzeyde olan Erikbeli Yaylası deniz seviyesine en yakın olan bir yükseltide olan coğrafi bir konumda bulunur.

Miladi 1461 yılından önce Oğuzların Bayındır boyuna mensup olan  Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Trabzon İmparatoru IV. İoannis'in kızı Theodora Megali Komnini (daha sonra Despina Hatun olarak bilinen) ile evlenerek bu devleti koruma altına almıştı.

Her ne kadar 'vasilevs' unvanını dahi kullanmasının Bizans İmparatorları tarafından istenmediği ve men edildiği Trabzon Devleti başında kendilerini 'İmparator' olarak görmeye devam eden ancak batılı tarihçilerin tanımlamaları ile 'dominus' unvanı anlamına gelen 'efendi' unvanından öteye kadar gidemeyen Komnenosların soyundan gelenler, bu tür evliliklere kendilerini düşman olarak gören önce Türkmenlere daha sonra ise Osmanlı Devleti'ne karşı bir ittifak kurmak üzere müsaade ediyorlar hatta teşvik dahi ediyorlardı. [3] Uzun Hasan'ın kızı Alemşah Halime Begüm ise daha sonraları İran'da kurulacak Safevi Devletinin kurucusu İsmail Şah'ın annesi olacaktı. Safevilerin başı olan Şah İsmail, Akkoyunlu Devleti Hükümdarı Uzun Hasan'ın torunudur.

Osmanlılar, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Çepniler, Hacıemiroğulları...Hepsi Türkoğlu Türk olmalarına rağmen Trabzon'a hükmeden Komnenos kızları ile evlenen hükümdarları nedeniyle birbirlerine 'misafir misafiri sevmez, ev sahibi ikisini de sevmez' atasözüne uygun olacak şekilde düşman olmuşlardı.

Hacıemiroğullarının en doğu sınırındaki Kadırga Yaylası Çepnileri ki bunların Sinop dolaylarından gelen Hacıemiroğulları beyleri olarak 1313 yılında Trabzon'un pazar yerlerine saldırmaları (Panaretos), 1332 yılında Hamsiköy'e saldırmaları ancak yenilmeleri ve nihayet 1357 yılında Maçka'ya saldırmaları (Lebeau) hep Gümüşhane'nin Kürtün ilçesi sınırları içinde olan Süme Vadisi'nden kuzeye doğru uzanan koridor üzerinden yapılıyordu.   

Trabzon İmparatorlarının kudret yoksunluğuna bağlanan kızkardeşleri ve kızlarını Türkmenlere vermek suretiyle evlendirmek suretiyle kendilerini koruma amacıyla III. Aleksios kızını Hacı Emir Bey ile evlendirmişti. Ancak Hacı Emir Bey'in oğlu Süleyman Bey 1396 yılında Giresun Kalesini alınca dengeler bu kez yine Tirebolu'dan Harşit Vadisi üzerinden Trabzon'un güneyinde bulunan bölge üzerine yönelmişti.

Ancak Pers Kralı Keyhusrev'in Athos Dağı'nı yararak gösterdiği cesaret gibi Konstantinopolis'i karadan kuşattıktan sonra 73 gemiyle karadan Haliç'e inen Fatih Sultan Mehmet, Aşıkpazade Tarihinde yazdığı gibi Sultan, bir gün Mahmut Paşa'ya

'Benim hatırımda birkaç şey var. Ben aciz kuluna Allah'ın bunları kolaylaştırmasını ümit ederim. Biri İsfendiyaroğlu denilen Kastamonu (ve Sinop) biri Koyulhisar biri de Trabzon'dur',  'Bunlar benim huzurumu kaçırır, daima hayalimden çıkmazlar '

der.

Mahmut Paşa'da 'Devletli Sultanım Yönelirsen (Allah'In yardımıyla) hasıl olur' der.

Hünkar 'Mahmud! Zamanıdır. Görelim' der.

Padişah, Uzun Hasan'ı ortadan kaldırmak ve yenmek, Anadolu'yu fethetmek üzere İsfendiyaroğulları'ndan gemilerini Trabzon'a göndermelerini ve kendilerine biat etmelerini sağladıktan sonra Koyulhisar'ı da ele geçirir ve karadan Trabzon'a yönelir.

Erzincan istikameti üzerinden Bayburt-Gümüşhane bölgesine ulaşan Fatih Sultan Mehmet'in kara ordusu deniz kuşatması ile birlikte Trabzon'un muhasara altına almadan önce Aydıntepe yönünden girdiği Bulgar Dağı'nda (Kemer Dağı) Uzun Hasan'ın annesi Sara Hatun'u Fatih'e göndererek Trabzon'un gelininin mülkü olması dolayısıyla bunca zahmete değmeyeceğini söylemesi üzerine Sara Hatun ve yanında gelen Çemişgezek Kürt Beyi Hasan'ı da alarak Kemer Dağı'ndan sonra Gümüşhane istikametindeki Batı yönüne doğru Mahmut Paşa'ya kol görevi vererek Trabzon'a doğru yönelir.

Günümüzde İstanbul'da bir alışveriş semtine adını veren hala kullanılmakta olan bir yere de adını veren Fatih Sultan Mehmet ile bir türlü yıldızı barışmayan ancak karşılaştığı birçok olaydan sonra affedilen Mahmut Paşa, aslında Osmanlı tarihinde ilk devşirilen bir yeniçeri olması ve Sırp ya da Hırvat asıllı olması dolayısıyla büyük yararlılıklar göstermiş ancak daha sonra gelişen kıskançlıklar ve Fatih'in oğlu Şehzade Mustafa'nın Mahmut Paşa'nın eşi ile kurduğu ilişkiden dolayı şüpheli ölümünden sonra suçlanarak idam edilmiş ve sadrazamlığa kadar yükselmiş bir şahsiyettir. Günümüzdeki Mahmutpaşa Çarşısı ve kendi adı ile anılan Mahmut Paşa Camii, sadrazam Mahmut Paşa tarafından yaptırılmıştır. [5]

Mahmut Paşa, Kemer Dağı'nın batısına düşen Gümüşhane'ye bağlı Yağmurdere Örenler Köyü istikametinde günümüzdeki Arslanca Köyü'nün kuzeyinden Aydıntepe-Araklı yoluna uzanan istikamet içindeki ovaya ulaşarak buradan Bahçecik Köyü sonrasında Deveboynu Tepesi (3082 metre) ve Ziyaret Tepesi (2800 metre) arasında kalan ve İpek Yolu'nun üzerinden geçtiği daha sonraki yıllarda yapıldığı bilinen bir köprüsü ve yaylalarda hafif sis ya da çise (ince ince yağan yağmur) varken toplanması ile meşhur kukuvaga mantarları ile ünlü Taş Köprü Yaylası yanındaki Santa (Dumanlı) üzerinden günümüzde hala ayakta bulunan 18. yüzyıla tarihlenen Zigana Köyü'nün yaklaşık 1.5 Km kadar kuzeydoğusuna düşen Zigana İpek Yolu Köprüsü istikametinden geçerek Maçka'ya ulaşmış ve Trabzon'u ummadıkları anda karadan kuşatmış oldukları anlaşılıyor. [6]  

Mahmut Paşa, komutasındaki Osmanlı Ordusu'nun bu kolu zorlu araziden geçerek Gümüşhane yöresinde hüküm sürmekte olan Mezokaldiya' lıların koruması altında bulunan Komnenosların hüküm sürdüğü Trabzon surları önlerine Bulgar Dağı'nı aşmaya çalışan Fatih Sultan Mehmet'ten önce ulaşmıştı.[7]

Fatih'in bölgenin hava koşullarını gayet iyi bilmesinden dolayı dağı yaya olarak ve çamurlar içinde yanlarında getirdikleri develerle aşması yanında Kemer Dağı'nın batısından Trabzon'a ulaşmayı deneyen komutanı Mahmut Paşa, Fatih'ten önce şehrin surları önlerine gelerek Komnenoslar ile şehrin teslim görüşme koşullarını görüşmeye başlamışlardı.

Mahmut Paşa'nın divan katibi Tursun Bey'in Târîh-i Ebü’l-Feth adlı kitabından aktardığına göre (Gümüşhane üzerinden) Karadeniz kıyılarına yönelen Mahmut Paşa ile Komnenoslu Trabzon efendisi David'in güçleri çarpışırken Fatih'in de karadan surların önüne gelmesi ile yenileceğini anlayan David, kendisi ve yakınlarının hayatlarının bağışlanmasını isteyerek Trabzon'u teslim etmeye hazır olduğunu Fatih Sultan Mehmet'e bildirir.

Böylece Anadolu'da geniş bir coğrafyaya yayılan asılları Türk olan Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Türkmenler ile kız verme sureti ile yakınlık kurarak ittifak oluşturmaya çalışan Komnenosların 1204 yılından bu yana Trabzon'daki hükümranlıkları ve toprakları 1461 yılında Osmanlı İmparatorluğu'na geçer.

Giresun ve Tirebolu'nun Fatih'in Trabzon'u fethinden sonra 1486 yılında Osmanlı sınırları içine katılmasından sonra antik çağlardan bu yana bu coğrafyaya yerleşmiş Orta Asya Toplulukları'ndan Kıpçak Türkleri'ne ve  1515 yılına kadar Türkmenler lehine değişen nüfus yapısı, Osmanlı döneminde Giresun ili ve günümüzde Gümüşhane'nin ilçesi olan Kürtün ilçesi içinde bir bölge olarak Fatih'in de namaz kıldığı Açık Hava Camii'nin bulunduğu Kadırga gibi önemli yaylaları da kapsayacak şekilde 'Zeamet-i Kürtün' olarak [8] adlandırılmaya başlanmıştı.

ARKEOTEKNO

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Hac%C4%B1emiro%C4%9Fullar%C4%B1_Beyli%C4%9Fi

[2] I. Dünya Savaşı'nda Rus birliklerine saldıran Osmanlı birliklerinin zaferi ile sonuçlanan bir de Kabaktepe adlı şehitlik bulunan tepe bu yörede bulunur.

[3]  Aleksios, kızını Tur Ali Bey'in oğlu Kutlug Bey ile evlendirerek (1352) Türkmen akınlarını durdurmak istemişti. Hâcı Emîr İbrahim Bey, h.758/ m.1357 yılında Trabzon Devleti İmparatoru I. Basilious'un kızı Theodora ile evlenmiştir.

[4] Gümüşhane'de Pir Ahmed adlı türbesi ve aynı adlı bir de yerleşim yeri bulunan bulunan Pir Ahmed Bey Fatih Sultan Mehmet'in halasının oğludur. Karamanoğlu Pir Ahmed Bey, Uzun Hasan'ın kendisine dirlik olarak verdiği Bayburt'ta uzun süre oturmuş ve miladi 1474 yılında vefat etmişti.

[5] Mahmutpaşa Çarşısı, İstanbul'un Mahmutpaşa semtinde Sadrazam Veli Mahmut Paşa (ö. 1474) tarafından kendi adıyla anılan camiyle birlikte yaptırıldı (1462). Çarşı Mahmut Paşa Yokuşu olarak anılan eğimli yolun iki yanında çok sayıda dükkândan oluşur. Çarşıda, 256 dükkân vardır. Zamanla dükkânlar bölünerek sayıları arttırıldı. Çarşıda yine Mahmud Paşa adına yaptırılmış bir türbe (1473), hamam, sebil ve çeşmeler vardır. (Kaynak: Wikipedia)

[6] Bu değerlendirmelere Fatih'in yanından bulunan Mihailoviç'in aktardıkları ve divan katibi Tursun Bey'in yazdıklarından en kolay yönden gidilebilecek bir yön olması nedeniyle ulaşılmıştır.

[7]  Bu yol aynı zamanda daha sonra bölgede Rumların 'Si Zigana Ke Zison' dedikleri 'Zigana'da hayatta kal sözü ile dağın ne kadar zorlukla aşılabileceği ifade olarak ortaya çıkmıştır.

[8] Zeamet: Türk Devletlerinde toprak rejimine dayalı olarak mülkü devlete ait olan, kullanma hakkı devletin görevlendirdiği kimseye veya ailesine ait olan mertebeli görevlerdendir. Örneğin subaylara veya memurlara verilen toprağın kullanma hakkı gibi. 

[9] Jakob Philipp Fallmerayer, Trabzon İmparatorluğu Tarihi, TTK Yayınları, 2011