BEYİN HAFIZASI VE SAĞ-SOL LOBLARIN İŞLEVSELLİĞİ

Basit bir soru olarak beyinde bulunan 100 milyar nöronun ne kadarlık miktarının bellek kapasitesine ayrılıp ayrılmaması ile ilgili soruya karşılık verilecek cevap, beynin simülasyonunun yapılıp yapılamayacağı ile ilgili olmalıdır.

Bunun cevabının tam karşılığı beynin depolama ya da bellek kapasitesi olarak bilgisayar terminolojisindeki karşılığının yaklaşık 1 milyon gigabyte değerine karşılık gelmesi olarak tanımlanır.  

Bu değer bize öğrenmede ve öğrenilenleri depolamak için 1 Milyon Gigabyte lık bir hafıza ya da bellek değerine sahip olmamız gerektiği sonucuna ulaştırır.     

Öğrenme sonucunda depolamaya yarayan bellek türleri Gagne Miller kuramı olarak belirlenen öğrenmenin temel kuralı içinde oldukça kapsamlı bir algoritma süreci içinde devam ederken beynimizdeki bellek (hafıza) türleri;

Duyusal (sensory),

Kısa Süreli, Uzun Süreli,

Epizodik (Aurosal),

Anlamsal (Semantik) ve

İşlemsel Bellek

olarak bilinir. Bu belleklerden hangisinin kullanıldığı ise kişinin kendine özgü öğrenmeyi beyinsel fonksiyonel olarak en üst seviyeye çıkarma yöntemi ile ilgilidir.

Şimdi bu bellek türlerini kısaca inceleyecek olursak; bilginin saklanma süresi 0.4-5 saniye içinde olan dikkat ve algımızı tanımlayan duyusal (sensory) bellek bilgileri eğer bu süre içinde kısa süreli belleğe gönderilemezse alınan bilgi unutulur. Beynimizdeki duyusal belleğin bu süre kısıtlaması bize 0.4-5 saniye içinde bilgilerin kısa süreli belleğe aktarılması gerektiğini ifade eder. Bu süre içinde bilginin kısa süreli belleğe aktarılamaması durumu ortaya çıkarsa bu husus dikkatini verememe bozukluğu olarak ADD ( Attention Deficit Order) adlandırılır ki söz konusu rahatsızlığın neden olduğu durum, görsel bir dilin ortaya çıkması olarak beynin mantıksal analitik düşünce bölümü olan düşüncenin oluştuğu sol yarım kürenin pasif, sağ yarım kürenin ise aktif hale gelmesini sağlayan bol kanallı televizyonlarda izlenen programlardaki görüntü bombardımanların neden olduğu söylenebilir. [J.Gleick]  

Gerçekten de günümüzde bilgi seviyesi düşük bazı ankormanların yönettiği bir o kadar da katılımcılar tarafından sınırlanmış ancak çoğu da mantığa dayalı olmayan tarafgir fikirlerini beyan ettikleri açık oturumlarda sorduğu sorular ve alınan cevaplar ile nöronlar arasında bir yol olarak kurulan verimsiz ve sağlıksız sinapsların ya da kurulamayan yollar olarak sinapsızlığın oluşturduğu hasarlı birey beyinlerinden oluşan bir toplumun ortaya çıkıyor olması sorunların doğru tespit edilerek analizlerinin yapılamamasını ortaya çıkarıyor. Bol kanallı medyada bilgi mahsunu sadece görselliğe dayalı eğlence programlarının beyinlerin hep sağ küresini aktif tutarak mantıklı düşünce tarzını oluşturan beynin sol yarım küresini pasif hale getirmesi ile beynin gerçek işlevselliğini yok ettiğine dair deneysel sonuçlar, bilimsel olarak ortaya konulmuş ve kanıtlanmıştır. [James Gleick]

Purkinje hücrelerinin yaklaşık 200.000 sinaptik yol üzerinden bilgi alıp verdiği biyolojik olarak ispatlanmışken sinapsızlığı ya da en doğru deyimle güçsüz sinaps yollarını ortaya çıkaran bu sol beyin yarım kürenin pasif hale getirilmesini sağlayan sadece görselliğe dayalı programlar, kişilerin toplumsal yapı içerisinde bir sorun karşısında analiz yapmasını sağlayacak her türlü gelişimin önünü tıkayacak sol beyin akitvitesini kısıtlayan görsel bir dil ile konuşulmasını sağlayan beyhude yaklaşımlar olarak görülür.

Şüphesiz ilim ya da bilim karşılığı olarak analitik düşünce modelini oluşturan sol beyin, irfan ya da erdem karşılığı olarak sağ beyin loblarının aktive olmasına referans teşkil edecek bir söz olan 'ilim batıdan, irfan doğudan yükselir' ya da ‘ex oriente lux, ex occidente doxa’ sözüne karşın, gerek ilmin gerekse ışığın doğudan yükselmesi için biyolojik olarak insanların beyinlerinin sağ ve sol loblarını dengeli olarak kullanmalarından geçer.       

Kısa süreli belleğin tekrar, tekrar ve yine tekrar ile aktive olan ve kodlanan bilgiler uzun süreli belleğe aktarılacak bilgi olarak tanımlanır. Bilginin tekrar tekrar düşünülerek kodlanmaması durumunda bilgiler, kısa süreli bellekte 30 saniye süre içinde tekrarlanmazsa unutulmaya mahkum olurken bir sonraki bellek türü olan ve daha fazla nöronun binlerce sinaptik yol kurarak bir ağ oluşturduğu uzun süreli bellekte unutma ya da bilginin kaybolması olayı gerçekleşebilir. Sinaptik yolların deneyimle değişebileceği bu deneyimlerin en az olması durumunda unutmanın başlayabileceği 1970 yılında Eric Kandel tarafından bir salyangozun hareketlerini tekrar edip artırarak sinaps yollarının güçlenmesi olarak kanıtlanmıştı.

Epizodik ya da Aurosal bellek ya da ‘ilişkilendirme’ ile ilgili belleğimiz ruh halimize göre hatırlama yöntemi olarak depresif halde öğrendiğimiz bir konunun yine depresif halde ile hatırlanmasına bir örnek olarak bize her şeyi sakin olarak öğrenmemiz gerektiğini telkin eder. Uzay-zaman, aksiyon ve aktörler arasındaki ilişki bu bellek türü ile hatırlanır. Nihayetinde sınavlarda öğrencilerin hatırlayacağı konuları sınavda depresif olmaları ile sonuca ulaşabilecekleri bir husus olmadığını gösterirken Epizodik bellek bize her şeyi sakin ortamlarda öğrenmemiz gerektiğini ifade eder.

Belleğin insan zekâsının bir ölçüsü olduğu kabul edilirse de tam olarak doğru olmayan bu yaklaşım ile dikkat etmeninin de zekânın oluşumunda çok etken olduğu bilinir. Bu da bize olayların nasıl algılandığını ve onlara dikkat ettiğimiz ilk bellek türü olarak ifade ettiğimiz duyusal (sensory) belleğin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar. Görme, işitme, dokunma, tat ve koku alma, mekan (uzay) ve zaman duyusal belleğin aktif edilmesindeki algı biçimleri olarak bilinir.

Gözün Hareketleri ve İşlevleri | Gözümüz Sağlıkta

Gestalt teorisine göre ‘bütün, kendisini oluşturan parçaların toplamından farklıdır’ yaklaşımı olsa da bir tiyatro sahnesinde oynanan bir oyunun belirli bir zaman içinde görsel algı olarak ayrı bakışlarla beyin tarafından toplanarak nasıl birleştirildiğine dair yaklaşım beyin ile gözün sakkadik göz hareketleri ile uyumunu gösteren duyusal belleğin kişinin dikkati ile tanımlanan bir hususu olarak örneklendirilebilir. Demek ki direkt beyne bağlı bir organ olan gözlerin sinirler yolu ile bağlı bulunduğu beynin oksitipal bölgesinin aktif hale gelmesi teorik olarak minimum 150 milisaniye değerinde gerçekleşiyor olması bu sakkadik göz hareketlerinin duyusal belleğin aktarma süresi olan 0.4-5 saniyede bir kısa süreli belleğe aktarılması olarak gerçekleşir. O halde dikkate ya da algılama gücü denilen göz hareketlerinin her 150 milisaniyelik değerinin toplamının 0.4-5 saniye de bir kısa süreli belleğe aktarılması kişinin dikkat ve algılama gücünün derecesini belirler.

Beynin yaş ilerledikçe sinaps denilen nöronlar arasındaki yolların yetersiz kalması sonucunda beyin içinde ateşlenen ne yapılması gerektiğine yönelik bilgi dolu mesajların karışmasına yol açan bir kaos aynen bir bilgisayar hatlarının çökmesi sonucunda ortaya çıkabilecek bir kaos gibi beyinde büyük bir karmaşaya neden olur.

Biyolojik olarak yaşlanan bir beyinde ortaya çıkabilecek amiloid plaklar ve nörofibriler yumaklar lezyon olarak birikmeye başlayarak özellikle bellek nöronları üzerinde önemli miktarda hasara yol açar. Beynin yaşlanma ile ilgili bu performans düşüşünün yol açtığı Alzheimer hastalığının 65 yaşından itibaren 90 yaşına kadar her beş yılda iki katına çıkıyor olması ve bu durumun 100 yaşındaki bir insanın bu hastalığa yakalanma riskinin %100 olması karşısında insan ömrünü 110 yaşlarına kadar uzatmak isteyen bilim adamlarını bu biyolojik sorunu nasıl yenecekleri konusunda kaygılandırmaktadır. 

Diğer organlara nazaran kullanıldıkça işlevini kaybeden vücuttaki uzuvların aksine kullanıldıkça kendini geliştiren insan beyninin yaşlanması olarak ortaya çıkan bu biyolojik değişimler, Duyusal (sensory), Kısa Süreli, Uzun Süreli, Epizodik (Aurosal), Anlamsal (Semantik) ve İşlemsel Bellek üzerindeki olumsuz etkiler insanın yaşam kalitesinin bir ölçüsü olarak tanımlanır.

ARKEOTEKNO 

[1] Gözde bakışın bir nesneden başka bir nesneye kaydırılması sırasında sıçrama şeklinde ani hareketlerle karakterize, nöral sistem tarafından denetlenen göz hareketine sakkadik göz hareketleri denilir.

[2] Yadin Dudai, Mermory A-Z Keywords, concepts and beyond,Oxford University Press, 2008

[3] James Gleick, Chaos. Vintage Books.

[4] https://www.gozumuzsaglikta.com/gozun-hareketleri-ve-islevleri/