İNSAN BEYNİNİN ASTROLOJİ VE YILDIZ BİLİMİ İLE İLİŞKİSİ VAR MIDIR?

S. Vedat Karaarslan Arkeolog- Y. Mühendis 

Antik çağlardan bu yana astroloji ya da kozmoloji, tarih öncesinden beri bilinen ancak Sümerlerin temellerini attığı Babilliler ile başlayan Keldaniler tarafından geliştirilen ve diğer toplumlara yayılan  bilim olarak nitelendirilmeyen ancak üzerinde çok düşünülmesi gereken sözde bir bilim dalı olarak bilinir..

Astrolojinin beyin ile olan ilişkisi ise prehistorik (tarih öncesi) dönemlerden bu yana çıplak göz ile gördükleri simya ile de ilişkili sayıları yedi olan gökteki Güneş (Altın), Ay (Gümüş) ve gökyüzünde bazen görünüp bazen yok olan Venüs (Bakır) ve Satürn (Kurşun), Mars (Demir), Jüpiter (Teneke) ve Merkür (Civa) ile başlamıştır.

Simya biliminde yukarıdaki, parantez içindeki elementlerin ilgili gezegenin özellikleri ile de yakın ilişkisi vardır. Tıp eğitimi alan Nostradamus insan vücudu ile yıldızbilimin arasındaki etkiyi ortaya koyan eserinden (1575) sonra 1766 yılında manyetizm fikrini ortaya atan Mesmer, Mesmerizm adını verdiği çalışma ile yıldız biliminin kurucusu olmuş ve deneysel bilimin yıldız bilimine karşı bir ilaç geliştiremediğinden yakınmıştır.

Astrolojinin insan vücudu ile en fazla ilişkide olduğu düşünülen beyninin sol yarım lobunun vücudun sağ tarafını , beynin sağ yarım lobunun ise vücudun sol tarafını kontrol ettiği bilinir.

Denekler üzerinde yapılan deneylerde çoğu insanın düşünürken genellikle sol tarafına bakması, psikolojik olarak üzgün bir durumda ise sağ tarafa doğru bakması şeklinde oluşan bu 'crossover' yapı en fazla sağ elin kullanılması şeklinde gerçekleşir.   

Bu klinik deneylerde genellikle dudağının sağ tarafını kaldırarak konuşanların beyinlerinin 'mantıksal' işlevini gösterdiği sol lobunu kullandıkları, dudağının sol tarafını kaldırarak konuşan insanların ise 'duygusallıkları' ile ön plana çıktıkları gayet açıktır. Böylece dudakların konuşma pozisyonlarına göre insanların hangi psikolojik etken ile bizimle konuşmuş olduklarını anlayabiliriz. Ünlü sol beyin dudaklı devlet adamlarına örnek olarak Ronald Reagan ve Dick Cheney verilebilir.

İnsan beyninin 4 bölüme ayrılarak çizilebilecek sol beynin düşünsel yapısı bir işi 'yapmak', sağ beyin ile 'duygusal' olması arasında bir 'crossover' yani 'geçiş' yapabilen psikoloji davranış modeli vardır.

Buna beynin iki kutupluluk hali denilir.

O halde: 

Sağ Taraf: Biçimsel algılama, analog düşünme, sembolik düşünme, zaman bağımsızlığı, sezgi, bedenin sol tarafı, bütüncüllük, müzik ve koku

Sol Taraf: Mantık, Sayısal düşünme, lineer düşünme, zaman bağımlılığı, akıl, bedenin sağ tarafı, analiz, okuma,hesaplama, sayma ve yazmayı

temsil eder.

Kısaca beynin sağ tarafı sosyaldir, sol tarafı ise mantıksal işlevselliğe sahiptir. Sol beyinli insanların daha çok mantıksal olarak bir işi icra etme ve yapma, sağ beyinli insanların ise daha fazla sosyalliğe önem verdiklerine bu değerlendirmeler sonucunda ulaşmak mümkündür.

Beynin her iki lobunun aynı titreşimde çalışması diğer bir deyişle rezonans haline gelmesi istenen bir durum olarak beynin alfa frekans modunda çalışması ile mümkün olur. Halen teorisi üzerinde çalışılmakta olan beynin tüm nöronlarının aynı anda ateşlenmesi ile öğrenmenin maksimum değerine ulaşılabileceğine yönelik 40 Hertz lik gama olarak adlandırılan beyin dalgalarının da beynin her iki lobunun aynı titreşime ulaşarak rezonans haline gelmesi olarak açıklanıyor.   

Beynin bu biyolojik durumunu Hipokrat'ın 'astroloji bilmeyen hekim, hekim değildir' sözü uyarınca astroloji ile nasıl birleştirilebileceğine bakalım.

Beynin yukarıdaki şekilde bölünmüş hali antik çağlardan beri bilinen 4 element teorisi olarak antik geçmişimizden bu yana insanoğlu tarafından var olduğu kabul edilen ve her insanda günümüzde başta oksijen olmak üzere 30 a yakın elementin vücudumuzda olduğu ispatlanmasına rağmen antik çağlarda sadece vücutta bir tanesinin olduğu kabul edilen ve adına hılt denilen Hava (KAN), Ateş (SAFRA), Toprak (DALAK), ve Su (BALGAM)  ile çizilmiş aşağıdaki diyagram üzerine koyarsak beyin loblarının astrolojik karşılıklarını elde ederiz.  

Burada

DEMEVİ: Hava, İlkbahar, Karaciğer, Kan, (Burçları: İkizler, Terazi, Kova)

SAFRAVİ: Ateş, Yaz, Safra, Safra, (Burçları: Koç. Aslan, Yay)

SEVDAVİ: Toprak, Sonbahar, Dalak (Burçları: Oğlak, Boğa, Başak)  

BALGAMİ: Su, Kış, Lenf Bezleri, Balgam (Burçları: Yengeç, Akrep, Balık)

olarak insan vücudundaki 4 sıvı olarak kan, balgam, sarı ve kara safraya karşılık gelir. Dr. Robert Orstein 1970 yılında yazdığı "The Nature of Human Consciousness" adlı kitabında beynin bu çalışma şeklini açıklamıştır.

Bu eşleştirme;

Hipokrat'ın damadı olarak bilinen Polybus ve daha sonra da ünlü hekim Galen tarafından önerilen bir teori ile insan mizacına da uygulanmıştır.

Polybus tarafından yazılan On the Nature of Man adlı eserden sonra Galen, On Temperament adlı eserde insan mizacına göre sınıflandırmıştır.

Bu 4 sıvı arasındaki bir dengesizliğin zihinsel hastalıklara neden olduğuna inanılırdı. Hılt adı da verilen bu 4 sıvı eskiden insan mizacını tanımak üzere balgami, demevi, safravi ve sevdavi (melankoli) olarak adlandırılırdı. Her birinin aşağıda gösterildiği şekilde mevsimsel karşılığı vardı.

Siyah safra fazla olanın melankolik ve kasvetli bir huya sahip olarak sakinleştirici toprak ile, vücutta saklandığı yer dalak. Mevsimi sonbahar, melankolik olarak gezegeni Satürn olan sevdavi mizaç (melankolik) insan tipidir. 

Sarı safra fazla olanların sinirli, şiddete meyilli ve öfkesine sahip olmaması dolayısıyla ateş ile, vücutta saklandığı yer safra kesesi.Mevsimi, Yaz, Sabahları ağızları acı olur. Genellikle ağızları kuru ve susuz olurken az iştahlı olurlar. Yemeklerin sindirim ve hazmedilme derecesi yüksek olan safravi mizaca (choleric) sahip insan tipidir.

Kanın yüksek kalitede olması iyimser ve neşeli bir mizaca sahip olmasını gerektirdiği için hava ile, vücutta saklandığı yer karaciğer.Mevsimi ilkbahar, Benzi pembe, dili kırmızı, idrarı kızılımsı.Bedeni sıcak, nahoşluk ve hafifi terleme var.Damarlarda kan hızlı dolaşır, ağız tadı tatlımsı olan demevi mizaca (dem: Arapça kan demektir)  (sanguine) sahip insan tipidir.  

Balgam ise soğukkanlı, sıkıcı bir mizacı ortaya çıkarıyor olması nedeniyle su elementi ile , vücutta saklandığı yer lenf bezleri.Mevsimi Kış, Balgami (phlegmatic) mizaç.

Sarı safranın (ateş) panzehiri balgam (su) olarak vücuttan atılırken, karşılığı (toprak) olan siyah safranın (kara sevda, melankoli) panzehiri ise kandır.(hava)

Bunu yaşamımıza uygulayarak şöyle açıklayabiliriz; İnsan vücudunda yüksek ateş akciğer rahatsızlığına delalet eder. Bu da akciğerlerin işlevselliğini ortadan kaldırır ve ateşin kaldırılması için genellikle yapılması tavsiye edilen husus, ılık su ile yıkanmaktır. İnsanın en fazla havaya yani oksijene muhtaç olduğu biyolojik durum kanındaki oksijen seviyesidir ki bunu da elde etmek üzere açık havaya yani tabiata (toprağa) koşulur. İnsanın tatil yapma isteği betonlaşmış şehir ortamından deniz olan yere gitmesinden öteye burada ayaklarını toprağa basarak vücudunda yıl boyunca yüklenmiş bir elektrik devresindeki kaçak akımların toprağa gönderilmesi gibi statik elektrik yükünü sıfırlaması nedeniyle olduğunu bilmemiz gerekir.

Bütün bu izahatın beyin ile olan ilgisi ise; modern tıpta 'humoral patoloji' olarak bilinen Empedokles tarafından 4 unsur olarak belirlenen hava, su,ateş ve toprak elementlerini tıbba uygulayan Hipokrat' tan sonra Galen ve İbn-i Sina tarafından geliştirilen ve günümüzde bu 4 hıltın niteliklerinin bozulmasından sonra rahatsızlık duyulursa veya hasta olunursa ancak tersi ilaçlarla yani yukarıdaki beyin şeklinde olduğu gibi demevi rahatsızlıkları sevdavi ile, safravi rahatsızlıkları balgami ilaçlar ile gideren yöntemin resimde görüldüğü şekilde beynin 4 bölümüne tekabül eden işlevselliği hıltların karşılığı olan zodyaktaki burçlara karşılık gelen yapıları ile düşünmek, beynin astroloji ile olan bağlantısını ortaya koyar.

ARKEOTEKNO  

[1] https://slideplayer.com/slide/7415466/

[2] http://unikizinyolmacerasi.blogspot.com/