KORONA VİRÜSÜ, KOKU KAYBI VE ARKEOLOJİSİ

Anlaşılan o ki korona illeti beyindeki gri maddeyi de etkiliyor. Beynin limbik sistemi üzerindeki koku ve tat alma duyuları bölgesindeki gri maddenin azalması karşısında uzun vadede hatırlamanın da etkilenebileceğine yönelik çalışma yapılması gerektiği yazılan bir makalede bilimsel yönden şüphe uyandıran husus, beynin hatırlamadan sorumlu bölgesi hipokampüsün de etkilenme olasılığını düşündürüyor olmasıdır.

Koku kaybı, zaten sigara tiryakileri ile birlikte Alzheimer hastalarının ileri dönemlerinde yakalandıkları önemli bir duyu kaybı olarak bilinir.

Söz konusu makale kısaca beynin limbik sistemi üzerindeki tat ve koku ile gelecekte yapılacak araştırmalara bağlı olarak hipokampüsün de korona nedeniyle hasar görebileceği üzerine bir fikir beyan ediyor olmasına rağmen neden kadınların erkeklere oranla beyinlerinin farklı anatomik yapısı dikkate alınarak daha az koronaya yakalandığı konusunda bir tespit yapamamıştır. 

Biyolojik yönden koronanın etkileyebileceği hipokampüs çalışmalarının devam ediyor olmasının aksine korona dan değil ama korona yüzünden bu virüse yakalanmayanların da ‘stres’ altında olmaları ve stresin ‘kronik’ olması durumunda hipokampüsdeki hücrelerin ölmesine ve sonuçta küçülmesine neden olduğu zaten yıllardır bilinen bir husustur. [Daniel Amen]  

Caroline Kerins Project 1: Taste-Smell

Koronanın limbik sistem üzerinde koku ve tat alma ile yapılacak yeni araştırmalara göre hipokampüsün etkilenebileceği hususu özellikle serebral korteks üzerindeki beyaz madde üzerinde bir tabaka halinde bulunan gri maddenin bozulması ile ilgili bir husus olduğu öngörülüyor.

Beynin ön ve yan bölgelerinde daha fazla zekâ ile ilgili bilişsel aktiviteye sahip bölgelerinde gri maddenin daha fazla olması ile birlikte gri madde koklamayı da içine alan diğer duyuların da gerçekleşmesini sağlıyor. Bu durum bize koronanın beyindeki gri maddeyi azaltması dolayısıyla zekâ ile ilgili sorunlara da yol açabileceğini gösteriyor.  

Buna rağmen insan yüz hatlarından beyne uzanan toplam on iki sinirden birincisinin koku siniri olması yanında makalede öngörüldüğü şekilde hipokampüsün hemen yanında yer alan koku alma bölgesinin birlikte etkilenmesi en büyük olasılık olarak görülebilir. Bu durum yıllar önce koku alma bölgesinin de hipokampüsün bir bölümü olduğu fikri koku ile hatırlamanın birlikte anılmasına neden olmuştu.

Tahta sıralarının kokusundan dolayı okullar, mefruşatından dolayı kendine özgü kokusuyla hatırlanan adliye binaları, yağan yağmurlardan sonra şehirlerden yükselen toprak kokuları hep beynin hipokampüs bölgesine tekabül eden koku-hatırlama ikileminin yıllar öncesinden bu yana bilinen ancak kaybolan en güzel örnekleri olmuştu.

Türk tarihinde ise Bilge Kağan anıtında oğlu Tengri Kağan'ın, babasının ölümü üzerine kokusu onlarca yıl kaybolmayan African Blackwood ağacından sonra dünyanın ikinci pahalı ağacı olan bol güneş ışını alarak çok yavaş büyümesi ile ünlü Asya kökenli bir ağaç olan eski Türkçe'de 'çıntan ıgaç' olarak bilinen 'sandal ağacı' nı yakarak oluşturduğu tütsüyü kullandığı yazılıdır. [V.Thomsen] Osmanlılarda kız görmeye dahi saflığın nişanesi olarak beyaz bir zambak çiçeği ile giden ailelerin bunun karşılığında karşı ailenin gül şerbeti ve karanfil ile kızlarını vermeye rıza gösterdiğine dair davranış ve emaresi, tamamen koku ve çiçeklerin birlikteliğine dayanan bir kültürün kaybolması olarak günümüzde yok olmuş bir geleneği gösterir.    

Sandal Ağacı (Arbutus andrachne) - Bilgi - www.obmhaber.com

SANDAL AĞACI 

Bu durum bize insan yüzündeki burnun nesnelerden aldığı kokunun hatırlama fonksiyonu ile olan ilişkisini kokuyu hatırlayarak öğrenmemiz ile olan ilişkisini ortaya koyar. Tıkalı olmayan bir burun aynı zamanda havanın daha iyi solunması ile birlikte beyne giden oksijen fazlalığı ile daha iyi bir düşünce gücü sağlar. Kokunun rahimdeki fetüs içindeki çocuğun aldığı beş duyudan en birincisi olması annenin burnundan aldığı kokuların ve oksijenin hamilelik süresi içinde çocuğa kadar uzanacak şekilde bebeği kokuya karşı en önce duyarlı hale getirmesi ile ilişkili bir durumdur.

M.Ö.3000 lü yıllarda Mısır tapınaklarındaki heykellere sabah reçine, öğlen bir başka reçine türü olan mür sürülürdü. Akşam ise kyphi (tütsü) ile tütsülenirlerdi. Dünyanın ilk parfüm üretici damıtıcısı olarak kabul edilen Babilli Tapputi- Butt, Babil sarayında Belatakallim yani sarayın gözetmeni anlamına da gelen hanım sultan olarak m.ö. 1200 yılına ait tablette koku üzerine çalışan bir kişi olarak bilinir. Tapputti sadece rahipler tarafından kullanılan kokuların halk arasında da kullanılmasına yol açan çiçek yağları hint kamışı, şemsiye çiçeği (siperus), bir tür reçine olan mür ve balzam karışımı kokuların üretimini yapan ilk koku uzmanı olarak bilinirdi. Aynı tablette yer alan Ninu adlı bir başka kadın da Tapputti’ye yardımcı olarak yer almaktaydı.    

Kokması gereken maddenin içindeki uçucu moleküllerin buruna gelmesi ile ortaya çıkan koku, insan beyninin değerlendirmesi sonucunda tanımlanıyor ve vasıflandırılıyor olsa da domatesin içinde bulunan kokusuna ilişkin 400'ü aşkın uçucu molekülden sadece 16 tanesini koku olarak algılıyor olmamıza karşın günümüzde şekilsel ve sentetik gibi duran bazı domateslerde bu 16 uçucu molekülün de zaten var olmadığını gösteriyor. Kesildiğinde evin bir ucundan diğer ucuna gidecek şekilde koku yayan eski domateslerin güneş altında yeteri kadar kalarak yetiştirildiğini gösteriyorsa da günümüzde kokusu olmayan diğer meyveler gibi domateslerin de yeterli Güneş ışığını alamayarak domatesin içinde bulunan fenil alanin moleküllerinin domatesin çiçeklenmesinin başlangıç günleri, ortası ve sonunda %23.4 oranında temel koku molekülleri olan yağ gülü (rosa damascane mill.) de denilen fenil etil moleküllerine %23.4 oranında dönüşememesinden kaynaklanır. [1] Kokusuz domateslerin müsebbibi, yeterli miktarda Güneş ışığı almamış domateslerde fenil etilin yeterli oranda olmamasıdır. 

Sorun koronadan dolayı koku ve tat alınamaması ise zaten gıda maddelerinde olmayan aroma ve tat hissiyatının neredeyse bir ‘anosmi’ ye [2] yol açacak kadar son yıllarda insan beynindeki tat ve koku alma duyularını ortadan kaldırmış olduğu anlaşılıyor. Bundan bahisle insan beyninin bazı besinlerde zaten olmayan koku ve tat duyularına göre yıllardır adapte olmakta olduğu ve korona nedeniyle koku ve tat duyusunun yok olması ile birlikte hatıraların yer aldığı hipokampüsün de etkileniyor olması sonucunda koku ile birlikte kültürel değerlerinde yok olacağı öngörülüyor.  

ARKEOTEKNO

[1] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/552951

[2] Anosmi: Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir. Hiposmi: Koku alma hissinin azalması, Parosmi: Farklı kokuları algılama