BİYOCOĞRAFYANIN ÜLKE GELİŞİMİNE ETKİSİ
S. Vedat KARAARSLAN
Paris Konferansı, aynı zamanda 1815 yılında Napolyon’ un basur hastalığına yakalanmış olmasının sonucu Wellington’ a karşı yenildiği Waterloo Savaşı sonucunda ilk kez Avrupa devletleri sınırlarının belirlenmesinden sonra hangi milletin hangi coğrafyada yaşayacağına karar verilen ve sonuç itibariyle de Birleşmiş Milletler fikrinin ortaya çıktığı bir toplantı olarak kimin hangi ekonomik kulvarda yer alacağına yönelik bir takım tanımlamaların ülkelerin bugünkü kaderlerinin yazılmasına yol açan bir konferans olmuştur. Napolyon’un ünlü sözü ‘coğrafya milletlerin kaderini tayin eder’ sözü de bu fikriyatı destekler.
Geri kalmışlığın beyinsel, ruhsal ve de bedensel nedenleri bu coğrafik değerlendirmeye göre nasıl olabilir? Kuzey ülkesi olmak tamamen hiçbir ülkeyi gelişmemiş ülke konumundan çıkarmaz. Gelişmiş olunduğu anlamına da gelmez. Makus kader aynen ‘kader’ kelimesini ilk kez Babillilerin gezegenler arasındaki sabit uzaklıklarının ölçülme birimi olarak kullandığı gibi günümüzde hem gezegen uzaklık birimi hem de ilahi yazgı olarak toplumlara özgü bir husustur. Acaba milletlerin kaderi de gezegenlerin yer yüzeyine yakın veya uzak olmasına bağlı olarak etki mesafesi ile ilişkili ise bunun sonucunda oluşan karakterlere göre mi ulusal karakterlerin günümüzde şekillenmiş olduğunu bilemiyoruz ancak güneşe en uzak olmak ondan gelebilecek zararlı ultraviyole ışınlardan en az etkilenebilme özelliğinden dolayı bu durumun daha iyi olabilceğini düşünmemiz gerekir.
Aşırı güneş ışınına maruz kalmak ısıl açıdan insanı mahmurlaştırdığı, tembelleştirdiği bilinen bir olgu olmasına ilave olarak insan beyninde serotonin ve nonadrenalin artırımı nedeniyle mutluluk hissi vermesi nedeniyle kendini mutlu hissetmesi insana uyuşturucu verip onlara her istediğini yaptırması etkisine benzer bir etki yapar. Bunun tersi olarak yani güneş ışığı alamamak her ne kadar insanda karanlık hormonu olarak adlandırılan ve epifiz bezi tarafından kana pompalanan ‘melotonin’ artırımını sağlayarak insanı uyku moduna sokuyorsa da kansere karşı etken olan bu hormon insan vücudundaki biyoritmi düzenlemesi nedeniyle ruh molekülü olarak adlandırılır. Saat 23.00 -05.00 saatleri arasında epifiz bezi tarafından en yüksek melotonin miktarını üreten epifiz bezi insan beyninin bulunduğu alanda göz hizalarında bulunur ve bir çok insinyede insanın üçüncü gözü olarak nitelendirilir, zaten gözlerimizde epifiz bezindeki salgılar ile görmeyi sağlar ki deniz seviyesinde bu bezin salgıladığı ruh molekülü olarak nitelendirilen melotonin düştüğü için insanlara daha fazla mutluluk hissi verilmesi için eski çağlarda tapınaklar şehirlerin en yüksek tepelerine yapılırdı.
Beynin daha fazla oksijen alması da ruhun tazelenmesi anlamını taşır. Böylece bütün bu açıklamalar kapsamında günümüzde daha az güneş ışınına maruz kalan ülkelerin neden daha çok gelişme gösteren ülkeler oldukları, daha çok güneşe maruz kalanların neden daha az geliştikleri o ülke vatandaşlarının kanlarındaki ruh molekülü olarak adlandırılan ‘melotonin’ hormonu düşüklüğüne bağlı olduğunu anlamış oluyoruz.
ARKEOTEKNO
Sayfa Yorumları (1)
Murat Atak
En aptallar,Afrika ve Arap yarımadasından ,en zeki insanlar da farzedelim ki Finlilereden çıktığına göre güneş etkisinden ziyade başka faktörlerin de etkili olduğu varsayımı ortaya çıkmaktadır.BU bilimsel çalışman için sizi canı gönülden kutluyorum değerli kardeşim.
Yorum Bırakın