I. DÜNYA HARBİ'NDE HARŞİT SAVUNMASI VE KÜRTÜN KABAKTEPE TAARRUZU

S. Vedat Karaarslan Arkeolog- Y. Mühendis

I. Dünya Harbi'nde 1 Kasım 1914 tarihinde Doğu Anadolu'dan Osmanlı Topraklarına giren Rus Kafkas Ordusu şanlı Kop Dağı direnişi karşısında ancak 19 Temmuz 1916 tarihinde  Pirahmet Köyü önündeki çatışmalardan sonra Gümüşhane'ye ulaşabilmişti.

Kuban katırları ile malakanların öncülük ettiği Rus plaston tugayları Gümüşhane'den  Karadeniz'e doğru yönelmiş Harşit Vadisi'ne adını da veren ve Gümüşhane Vauk Dağı'ndan doğarak 160 Km uzunluğunda Karadeniz'e ulaşmak üzere yüksek bir debi ile antik çağlardan bu yana bugün de olduğu gibi işgal günlerinde de Harşit Çayı adıyla Tirebolu'ya doğru akıyordu.

Yaklaşık 160 Km uzunluğundaki Harşit Çayı'nın bu akışı ile birlikte uzandığı vadi içinde, kaynağından denize ulaştığı yere kadar önemli bir kültür ve tarihi de beraberinde taşır.

Gümüşhane'nin işgalinden aylarca önce işgal donanmasının desteği ve gücü ile büyük bir direniş görmesine rağmen Rize 8 Mart 1916, Trabzon 18 Nisan 1916 tarihlerinde işgal edilmiş, Osmanlı Kuvvetleri, Tirebolu'da Karadeniz ile buluşan Harşit Çayı'nın doğu kenarında bir savunma hattı meydana getirerek sahil boyunca geriye çekilmeye başlamıştı.

GÜNYÜZÜ KÖYÜ (TÖRNÜK) VE HARŞİT VADİSİ / KÜRTÜN / GÜMÜŞHANE 

İşgal kuvvetinin Karadeniz kıyı kentlerine karadan da ulaşmak isteyen Plaston tugaylarına karşı Osmanlı savunma hattı Harşit'in daha sonra batı kıyısına geçmişti. Tirebolu'dan başlayarak kuzeye doğru vadi içinden 60 Km uzaklıkta, Gümüşhane/Kürtün ilçesine kadar Çay'ın batı kıyısında bir cephe oluşturmuş büyük bir direniş gösteriyordu. Ancak Kürtün yolu üzerinden Harşit Çayı'nın daha dar olan vadi havzasına giren Rus kuvvetleri, Harşit'in batı tarafına geçerek güneye doğru inmek suretiyle Harşit Çayı'nın batısında bulunan Osmanlı kuvvetlerine saldırıya geçmişlerdi.

Fevzi Çakmak Paşa, 5. Kolordu Komutanı olarak Rus Kafkas Ordusu'nun önce Bayburt ve Tercan'ın sonra da Gümüşhane-Kelkit-Erzincan hattını alarak Karadeniz'e ulaşmak isteyeceğini rapor etmişti. Üçüncü Ordu Komutanı Vehip Paşa, Bayburt-Gümüşhane yolunun Karadeniz'de nihayetlenecek şekilde işgal kuvvetlerinin önünü kesmek isteyerek Kop Dağı'nı adeta ikinci bir Plevne yapmıştı.

Plevne Savunması gibi Kop Direnişini hazırlayarak işgal ordusunun Karadeniz'e ulaşmasını geciktiren Vehip Paşa'nın 3. Ordu Komutanlığı, Hacı Hamdi Paşa (Tümen), Asım Gündüz (Alay) ve Fevzi Paşa tarafından kurulmuş olan birlik ve daha çok Topal Osman Ağa'nın öncülük ettiği halk tarafından oluşturulan milis güçler tarafından yönetiliyordu.  

İşgal kuvvetleri 21 Ekim 1916 tarihinde itibaren Harşit Çayı'nı kendilerine siper ederek karşıya geçirmeyen yerli ahali ve Osmanlı Kuvvetleri, Rusya'da Bolşeviklerin Çar karşısında iktidarı ele geçirdiği Kasım 1917 tarihine kadar bir yılı aşkın bir süre direnmişti.

İşgal kuvvetlerinin amacı Harşit Çayı'nın batı kesimine geçerek buradaki Osmanlı kuvvetlerine saldırmaktı ancak bunu milis kuvvetlerinin yardımı ile Osmanlı Kuvvetleri büyük bir fedakarlıkla önlüyordu.

ULUKÖY KALESİ / KÜRTÜN/ GÜMÜŞHANE                                                                                           

Kürtün'de halen Yukarı Ukuköy Mahallesi olarak bilinen tepede mahalleyi kuşbakışı gören tepede  Roma Döneminde m.s. 6 yüzyılda yapılmış köyden bakıldığında görülemeyen Uluköy Kalesi, tepenin içine oyularak inşa edilmişti. Kalenin iç kısmında bulunan çoklu katlar ve galeriden oluşan mimarisi kaleyi daha da gizemli hale getirmekteydi.

İşgal kuvvetleri bu kaleyi de üs haline getirmiş bütün köyü gözlem altında tutuyordu.

Osmanlı Kuvvetleri milisler ile birlikte tarihi kaleyi karargah yapan işgal ordusuna saldırmış ve Uluköy Kalesini tekrar ele geçirmişti. Kürtün'ün daha güneyinde bulunan Bedrama Kalesi'ndeki işgal güçlerine ise aynı şekilde bir saldırı düzenlenerek ele geçirilmişti.

Ekonomik bunalım, fabrikaların kapanması Çarlık rejiminin halktan uzaklaşması Ekim 1917 tarihinde ekonomik, kültürel, siyasi ve milli nedenlere ile Rusya'da yönetimin değiştirilmesi ve Çar'ın iktidardan uzaklaştırılması Rus halkı için kaçınılmaz bir hale gelmişti.

Nitekim Bolşevikler Yunan kralı I. Konstantin'in kuzeni Romanov hanedanından Çar II. Nikola Ekim 1917 tarihinde görevden uzaklaştırılır ve ailesi ile birlikte kurşuna dizilerek öldürülür.   

Bu karmaşa içindeki Rus Ordusu'nun Doğu Karadeniz Bölgesi'ni işgal güçleri arasında hiyerarşi yok olmuş, askerler subayları dinlemez olmuş, selam dahi vermez hale gelmişlerdi.

Rusya'da Ekim Devriminden hemen sonra 16 Aralık 1917 tarihinde yapılan Erzincan Antlaşması sonucunda Rus Ordusu ve bölge bir müddet bilinmez bir halde iken Kürtün'ün Kazıkbeli Yaylası'nı (2300 metre) kontrol edebilecek rakımlı Kabaktepe (2508 metre) mıntıkasında çadır kuran ve etrafını tel ile çeviren Rus Ordu birliklerine Osmanlı Ordusu işgal altında iken ilk taarruz/ ileri harekatı gerçekleştirerek hücum eder. Hiç ummadıkları bir anda saldırıya uğrayan Ruslar, büyük bir infial ile kaçarlar ve Harşit Vadisi'nin önemli bir bölgesi işgal kuvvetlerinden temizlenir. [1]

Zigana Dağı'ndan Torul'a büyük bir meşakket ile gelen Ahmet Refik, Bilge Umar' a göre anlamı Luwi ve Kapadokya dilinde 'akan su' anlamına gelen bizlerin de Gümüşhane'de o zamanlar adı 'simsar' [2] olan otobüse yolcu bulmak için 'Ardasa, Ardasa' nameleri ile bağırdıkları ve bizim de severek kullandığımız bir ad olan 'Ardasa' ya geldiğinde gördüğü manzarayı şu şekilde nakleder.

TORUL (ARDASA) / GÜMÜŞHANE 

'Ardasa'ya geldiğimiz zaman, harabeden başka bir şey görülmüyordu. Ortalık karardı. Güneşsiz, gurupsuz, donuk ve soğuk bir akşam. Rusların tahribatından, Ermenilerin mezaliminden kalbe dehşet geliyor. İnsan bir fener direği görse darağacı zannediyor. Ardasa harap, caminin içi, mezarlık kamilen perişan. Camiyle medrese ahıra tahvil edilmiş. Mezarlığın bir kısmına kahvehane yapılmış. Sokaklar fişek kovanlarıyla dolu. Burada Rus idaresi hengaminda yaşayan Hasan Baba şehrin bütün menakıbına vakıf. Hasan Babanın rivayetine göre Ardasa eskiden cümbüşlü bir yermiş. Düğünler yapılır, zevkler edilir, türküler söylenirmiş. Köyün delikanlıları bazen çoşarlar: 'Ağa beni vurursun, Kız kolların kurusun, Ben nereye gidersem, Yine beni bulursun' türküsünün şen ve şakrak nağmeleriyle oynarlarmış.

Ordumuzun Kabaktepe muzafferiyeti işgal ordusunu çıldırtmıştı. Birçok Kürtün ve Torul'lunun Kabaktepe zaferi nedeniyle katledildiğini aktaran Ahmet Refik, Ardasa'ya uzaktan gelen muhacirlerin kağnılarının tekerlerinin gıcırtısının gecenin sessizliğini bozduğundan da bahseder. [3]

Doğu Karadeniz Bölgesi'nin I. Dünya Harbi içinde ilk taarruzu olan Harşit Vadisi içindeki tarihi savunma ile birlikte Kürtün'deki Kabaktepe'nin alınması ile Şubat 1918 tarihinden itibaren Osmanlı askeri Doğu Karadeniz illerinin her birine büyük bir nümayiş ile girmeye başlayarak günümüze kadar gelecek Şubat ayı kurtuluş günlerini adeta yeniden tescil eder.

ARKEOTEKNO   

[1] Burada şehit düşen Osmanlı askerleri ise Milli Savunma Bakanlığı arşivlerine göre '11. Kolordu 102. Alay 2. Bölük Komutan Vekili Kastamonu Tosya 1297 doğumlu Mehmet Efendi, 88. Tabur 2. Bölük Piyade Er 1309 İznik Doğumlu Hüseyin Muhacirkorucuoğulları, Piyade Er Tokat Reşadiye İlçesi Çakırlı Köyü 1308 doğumlu Esat Uzunömeroğulları, 102. Kafkas Taburu 2. Bölük Takım Zabiti İçel Silifke 1304 doğumlu Osman Nuri Efendi ve 11. Kafkas Hücum Bölüğü Takım Zabiti Piyade Teğmen Artvin Yusufeli 1304 doğumlu Ziya Efendi."

[2] Sözlükte “koruyan, gözeten, alıcı ile satıcı arasındaki aracı” anlamına geldiği gibi her işin / mesleğin ehline simsâr, bir yöreyi avucunun içi gibi bilen kişiye ise simsârü’l-arz adı verilir. Aslının Ârâmîce’de “pazarlıkçı” (müsâvim) mânasındaki sifsârâ veya Farsça’da alıcı ile satıcı arasındaki aracıyı ifade eden sîb-sâr olduğu ileri sürülmektedir.  (TDV Sözlüğü)

[3] Ahmet Refik Ardasa ile ilgili anılarını 30 Nisan 1918 tarihinde kaleme almıştır. Erzincan Anlaşması'nın 16 Aralık 1917 tarihinde imzalanmış olduğunu düşünürsek ve 3. Ordu'nun ileri harekatının resmen 12 Şubat 1918 tarihi olduğundan Kabaktepe Tepesi'nin alınmasının anlaşmanın imzalandığı tarihten hemen sonra olduğu kesindir.

[4] http://neredenegezilir.blogspot.com/2015/09/kabaktepe-sehitligi.html

[5] https://gumushane.csb.gov.tr/kaleler-i-3001

[6] Ardasa resmi internetten alınmış olup kaynağı tespit edilememiştir.