ATLAR VE İNSANLAR

Cansız varlıkların da bir auraya sahip olup olmadığı tartışmalarının yanında hayvanların da insanlar gibi bir auraya sahip olması insan ve at etkileşimi olarak ortaya çıkan güzelliklerin yaşanmasına neden oluyor.

Sümerce eşek anlamına gelen ‘anşe’ kelimesinden üretilme katır (anşe-gir-nunna) ve at (anşe-kurra) adları eşeğin evcilleştirilmesinden sonra atların da bu bölgede evcilleştirilmiş olduğunu ortaya koyarken yabani bir at cinsi olan Przewalski atlarının evcilleştirildiği alanların yapılan mitokondriyal DNA araştırmalara göre Ukrayna ve Batı Kazakistan’da evcilleştirildiğine dair görüşler de vardır.

At kelimesi Türkçe ‘sıçrama, devinme’ anlamına da gelen bir kelime olarak kişilerin tanınması olarak verilen ‘ad’ kelimesi ile de özdeş bir kelime olması atlar ile kişiliğin belirtisi olan ‘insan adlarının’ ortak kaderi paylaşmaları tipik bir etimolojik yaklaşım olarak görülebilir.  

All Hands on a Horse Body | Modern Farmer

Atların uzun alınlarına tekabül eden beyin bölgesinde neokorteksi yok olmadığı için beyni sezgisel çalışır. Tok olduğunda kimsenin kendisine saldırmayacağını düşünen at, bu sezgisel algılama yeteneği ile savaşlarda üzerindeki askere en iyi uyumu göstermesinden dolayı uzun yıllar orduların askerler kadar vazgeçilmez unsurları olmuştu. Bundan dolayı günümüzde insanlar dahi sezgisel davranışları at eğitimleri ile alırlar.

Atların da insanlar gibi 'chakra' ları ve buna bağlı olarak auraları vardır.  

Beynindeki neokorteks yapısı at’a karmaşık bir düşünce sağlayarak üzerinde bulunan askeri en iyi konuma getirir. Bu konum insan aurası ile atın sezgisel duyguları ve algılarının birlikteliği olarak savaş alanlarında ordulara en önemli güçleri sağlaması olarak ortaya çıkar. Atlı birlikler arasındaki atların birbirleri ile sezgisel davranışları bir atın diğer at ile sezgisel olarak haberleşmesi ‘morfik rezonans’ ya da ‘sürü teorisi’ denilen bir uyumu olarak ortaya çıkar.  Atların aurasının kırılgan yapısına bağlı sezgisel bir auraya sahip olması savaş alanlarından daha kolay ve hızlı uzaklaşmasını sağlar.   

Bir av hayvanı olması nedeniyle ince ayarlı yani kırılgan bir auraya sahip atların aurası daha kalın ayarlı olan ‘avcı’ özellikli insan enerjisini ölçümlenmiş bir durum olarak daha büyük alanlarda insanın beş duyusundan daha fazla olarak her şeyi hisseden bir özelliğe sahiptir. Dolayısıyla aurasının ince ayarlı olması atlara daha kalın ayarlı auraya sahip olan insanın bütün tepkilerini karşılaması olarak ortaya çıkan uyumu gösterir. Atlar kendisine yaşatılan bir travmayı ise unutmaz ve yıllar sonra dahi travmayı yaşatana bu travmanın bedelini ödeten bir huya sahip olarak yüzünün fazla ellenmesinden hoşlanmayan bir hayvan olarak bilinir.

İnsan aurası ile atın aurasının uyumu başka hiçbir etkileşimde olmayan bir biyolojik olay olarak görülür. Atların kırılgan ve sezgisel aura yapısı insan psikolojisine karşı hemen tepki veren bir davranış ile kendisini gösterir.

Ünlü Türkmen sözü ‘at üstüne mineni tanar’ insan aurası ile at aurasının en belirgin özdeşlemesi olan bir ifadedir. Koşarken kuyruğunu yukarıya kaldıran özellikli Arap atlarına karşın gövdesi genellikle metalik bir renk olan Türkmen atlarının kuyruğunu salması ve Orta Asya steplerine uygun bir şekilde küçük toynaklı olmasına karşın geniş toynakları ile çölde ilerleyen kervanlarını kontrol edilebilmesi için Arap atları daha geniş bir gövdeye sahiptir. İnce bir gövdeye sahip Türkmen atlarının üzerinden kıvrak bir şekilde ok atılmasına yarayan özelliği savaşlarda en fazla yarar görülen bir özelliği olmuştur.