ANADOLU'DA KAYITLI İLK DEPREM (M.Ö.1290)

Anadolu’da iki tane fay (Fransızca 'faille' fiilinden gelir ve bozuk, yarık, eksik, çatlak demektir) ya da kırık var, biri yukarıdan kuzeyden Karadeniz'in biraz iç kısmından İstanbul'a doğru diğeri aşağıdan (Doğu Anadolu) üzerinden Hatay'dan Kıbrıs'ın güneyine diğeri ise haritadan görüleceği üzere Ölü Deniz'e kadar uzanıyor ve Etiyopya'ya kadar gidiyor. Batı Anadolu bölgesi de Ege'nin iç bölgelerine kadar bir zamanlar Ege deniz sularının ulaştığı alanlar olarak bildiğimiz arkeolojik değerlendirmelerden dolayı ve Batı Anadolu’da güçlü Paleolitik Çağ verilerinin olmadığı ve bulunma zorluğundan dolayı toprak zeminin aslında alüvyonik bir yapıda deniz kumsalı olduğu için riskli olduğu yıllardır biliniyor zaten.

Arkeolojik tablet verilerine göre, Anadolu'da m.ö.1290 yılında amcası Kral III. Hattuşili ile yeğeni Urhi-Teşhup arasında Şamuha kentinde vuku bulan savaşta kent duvarlarının aniden çökmesini ilk deprem olarak kaydeder. Hititlerin Şamuha kenti Sivas-Yıldızeli-Kayalıpınar bölgesi olarak bilinir.

                                                    ŞAMUHA (SİVAS-YILDIZELİ-KAYALIPINAR)

Sismik kelimesinin kökeni ise Grekçe 'sallamak' anlamına gelen 'seio' kökünden gelir. 'seismos' yani sarsıntıların yani depremlerin bir neden- sonuç ilişkisi olarak fauna ve florayı da etkileyecek bir dizi sonucu ortaya çıkaracak olması nedeniyle çok anlamlı doğal afetler oluşturacağı gayet açık. Çok yaşlıların sel, toprak kayması, zelzele gibi bütün doğal olaylara 'afad' dediği ancak  Arapça bir kelime olan -zl kökünden gelen ‘zalzala’, yer sarsıntısı anlamına gelir. Aslında ‘tepinmek’ fiilinin de mastarı olan ‘tep’ kökünden üretilen öz Türkçe bir kelime olan ‘deprem’ ler yer kürenin vazgeçilmez doğal afetleridir. Batı dillerinde felaket anlamına gelen 'disaster' kelimesi aslında İtalyanca 'kötü yıldız' anlamına gelen 'dandisastro' kelimesinin İngilizce versiyonu olan 'disaster' kelimesi bir gezegenin elverişsiz konumunun oluşturduğu felaket anlamına gelir. Sümerlerin ‘Eridu’ kentinden tüm dillere yayılan ve Arapça ‘arz’ olarak bildiğimiz kelime Akkadların ‘erşetum’ kökenine dayanır. Arsa, arazi kelimelerinin kökenleri de Sümerlere kadar uzanır. Orta Hollandaca eerde, Felemenkçe aarde, eski yüksek Almanca erda, Almanca Erde kelimesinin dayandığı,  Earthquake kelimesinin kökeni ise toprağın titreşmesi anlamına gelir.

Kayıtlı olarak Hititlerden bu yana zaten kırık olan ancak ne zaman kırılacağı bilinemeyen bu fayların bir veya birçok kez güçlü ya da zayıf olarak kırılacağı antik çağlardan bu yana gelen bilgiler olarak biliniyor.

Peki kırılması muhtemel olan bu fayların yerini değiştirip Türkiye'nin altından dünyanın herhangi bir yerine örneğin zararı en az hissedilebilecek etrafımızdaki denizlerin altına doğru çekebiliyor muyuz?: HAYIR

Peki bir kez daha kırılmasını önleyebiliyor muyuz bu fayların?: HAYIR

Arabistan plakasının yılda 18 mm ilerleyerek Anadolu'nun kuzey-doğu bölümünü sıkıştırmasını önleyebiliyor muyuz?: HAYIR

Peki, Batı Anadolu'nun sıkışarak Afrika plakasını 'gağırtma' yapıp aşağıya doğru direnç göstermesini önleyebiliyor muyuz?: HAYIR

Afrika plakasının da bunun tersi olarak kuzeye doğru Anadolu'yu kuzeye doğru itme hareketini önleyebiliyor muyuz?: HAYIR

Bir görüşe göre Anadolu'nun güney batı istikametinde aşağıya doğru zaten her yıl 2.5 cm kaymasını önleyebiliyor muyuz?: HAYIR

Peki, dünyanın çekirdeği üzerindeki sıvımsı kütlenin çekirdek üzerinde yayılarak dünyanın kabuk kısmında yaptığı hareketlerinin Dünya’nın diğer bölgelerine kadar etkisini gösterebilecek bu fayları harekete geçirmesini önleyebiliyor muyuz?: HAYIR

Dünyada bunları önleyebilecek, durdurabilecek bir kozmik, nükleer, ya da manyetik çok büyük bir güç kuvvet var mı?: HAYIR, YOK.

Haritada da görüldüğü üzere Anadolu'nun tektonik yapısını gösteren bütün yukarıda HAYIR cevabı verilen Hitit Devleti'nden (m.ö. 1600-1178) bu yana yeraltı hareketlerinin engel olunamıyorsa yer üstünün de yeraltı gibi bilinmesi gerekmez mi?

Şehir planlamacıları, mimarlar, mühendisler, yüklenici veya üstlenicileri (müteahhit), yapı denetim sistemini, yönetmelikleri ve uygulanmasını, bina ruhsat verenlerini, afetleri önleme planlayıcılarını, krizleri ortadan kaldırma organizasyonlarını, haberleşmeyi, telekomünikasyonu, temiz suyu, elektriği, sağlık, doğalgazı, bu ve buna benzer krizlerde nasıl organizasyonel olunacağı, iş makinelerinin planlanmasını, yapılacak ve yapılması gereken tatbikatları, olağanüstü hal planlarını, acil eylem planlarını, askeri ve sivil yardım örgütlerinin kamu ile nasıl çalışacağını, devletin vatandaşlarının yaşam hakkını garanti etmesini sağlayacak yer üstü önlemlerinin konuşulması gerekmez mi?

Bir gerçek olan depreme dair Anadolu'nun yerin altını çok iyi ezberledik ancak yerin altını bildiğimiz kadar yerin üstünde aksiyona geçmek o kadar mı zor?

Yerin üstü çözüme kavuşursa, hallolursa sorunlar kesinlikle çözülür. Hep konuştuğumuz yerin altındaki o uzunluğu kilometrelere ulaşan kayıtlı olarak bilebildiğimiz fayların Anadolu’da ilk devleti kuran Hititlerden bu yana kırıldığı zaten biliniyor. 

Nedenlere veri sağlayan yerin altı hep tartışılıyor da bununla birlikte esas önemli olan sonuca dair veriler sunan yer üstünün daha çok konuşulması gerekmez mi?

ARKEOTEKNO 

Harita Kaynak:SPRINGER

[1] https://arkeonews.com/samuha-kenti-tanricasi-istarin-tapinagi-cikarilacak/