ANTİK MISIRLILARDA BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ TEDAVİSİ VE BEYİN OMURİLİK SIVIS

S. Vedat Karaarslan Arkeolog- Y. Mühendis

Amerikalı Edwin Smith (1822-1906) Mısır'ın Luksor kentinde Mustafa Ağa adlı bir eski eser satıcısından bir papirüs satın alır. Smith satın aldığı bu papirüsün dünyanın en eski cerrahi dokümanı ve 5 metre uzunluğunda olduğunu ve bazı bölümlerinin eksik olduğunu anlar. Papirüste bal ve küflü ekmeğin enfeksiyonlarda çiğ etin ise kanamaları durdurmak için kullanılmakta olduğu yazılıdır. Söz konusu papirüste Mısırlı bilimciler beyin, beynin üst kaplaması olan meninks, omurilik ve omurilik sıvısını tartışmaktaydılar. Papirüste beyin kelimesi 'kafa iliği' olarak anlatılmıştı.

Smith papirüsün içinde ne yazdığını bilemeden ölür. Kızı Leonora Smith papirüsü New York Tarih Derneği'ne verir. Daha sonra   Şikago Oriental Enstitüsü'nün kurucusu James Henry Breasted'den papirüsün çevrilmesi istenir. Breasted 1930 yılında çeviriyi yayımlar ve papirüs 1948 yılında New York Tıp Akademisi koleksiyonu içine katılır.

                             

Papirüste yazılanların Mısırlı tıp adamı, Hipokrat'tan önce modern tıbbın babası sayılan Sakkara piramidinin mimarı kral Zoser'in saray nazırı olan İmhotep m.ö. 2667-m.ö 2648 yılları arasında yaşamış çok bilgili bir kişi olarak beynimizi geceden sabaha kadar uyku sırasında adeta bir elektrik devresini güvene almak için yapılan 'topraklama' gibi yıkayan bir su olan Beyin Omurilik Sıvısını da bir tıp adamı olarak  ilk kez tanımladığı da anlaşılmıştı. 

Günümüz bilim adamları papirüste yazılan bu tıbbi bilgilerin sihir ve batıl inançtan kaynaklanmayan ve rasyonel ve gözleme dayanan tedavi şekillerini günümüzde pratik tıbbi çözümün ilk örnekleri olduğunu anlamışlardı.

Mısırlı tıp adamı Hipokrat'tan önce modern tıbbın babası sayılan sihir ve batıl inançları düşünmeden pratik tıp yaklaşımı düşüncesine sahip Sakkara piramidinin mimarı kral Zoser'in saray nazırı olan İmhotep, Beyin Omurilik Sıvısını da bir tıp adamı olarak  ilk kez tanımlamıştı. Günümüz bilgilerine göre beynin yan ventriküllerinde bulunan koroid pleksuslar tarafından salgılanan Beyin-Omurilik Sıvısının (BOS), serebrospinal sıvı veya nörolenf, kafatası içinde beyine mekanik ve bağışıklık (immunolojik) koruma sağladığı bilinmektedir.  

                                                                               

Antik Mısırlıların kalbi taçlandırarak ulvileştirdikleri mitolojik yaklaşımlarında beyni insan yaşamında gereksiz bir organ görüp burundan bir çengel ile çıkararak dışarıya çıkarma maharetlerini desteklercesine burun-beyin bağlantı yolunu bilmeleri, günümüzde bazı hastalarda beyin zarının yırtılması sonucunda BOS (ingilizce: cerebrospinal fluid, CSF) dediğimiz bu sıvının burun deliklerinden bir sıvı şeklinde dışarıya akıntı şeklinde akması şeklinde de ortaya çıkan modern tıp tedavileri ile ilişkisini ortaya koyar. (Bu yaklaşım, doğu toplumlarının duygusal olarak 'kalbi' ön plana alan yaklaşımının günümüze kadar gelen psikolojik yaklaşımını ortaya koyması açısından da büyük önem taşır.) Beyin mumyalanacak cesetten çıkarıldıktan sonra 'kalp' bir kavanozun içinde mezarda saklanırdı. Imhotep, yukarıdaki papirüste yeşil oklar arasındaki son iki satırda ifade edildiği üzere günümüz tıbbının anladığı şekilde beyin zarının yırtılması ile burundan akabilecek omurilik sıvısı yolu üzerinden bir çengel ile burundan girerek damağı kaldırıp beyni dışarı alıyor ve firavunların mumyalanmasını öyle yapıyordu.

                                     

Günümüzde BOS (Beyin Omurilik Sıvısı) dediğimiz ve Edwin Smith papirüsünde hiyeroglif olarak yazılan beyin ifadelerine dayalı insanlık sinir bilim tarihi örneğinin ilki olarak Imhotep'in  BOS hakkındaki tanımlamaya ilaveten 27 adet kafa travması, 6 boğaz ve boyun yaralanması, Klavikulada 2 yaralanma (köprücük kemiği), Sternum (göğüs kemiği) ve kaburgalarda 8 yaralanma, omuzda bir yaralanma ve omurgada yaralanma gibi ifadeler modern tıbbın Mısır'da ne kadar ileride olduğunun adeta bir habercisi gibi idi.

Bütün bu yaralanmaların kaynağı aynı zamanda bir mimar da olan İmhotep'in  bir piramidin ya da binanın yapılırken ya da bıçak ve yaralanma tiplerine göre bir savaş sonucu ortaya çıkan sağlık sorunlarını ifade edebileceğine yönelik tanımlamalara dayalı idi.

                              

Papirüste hastaya bakacak doktor için 3 seçenek mevcuttur. Bunlar 1) Tedavi edeceğim bir hastalık olarak büyük ölçüde tedavi edilebilecek bir hasta 2) Zor ancak tedavisi imkansız olmayan hastalar için kullanılan tedavi sonucu belirsiz hastalıklar 3) Tedavi edilemeyecek hastalık olarak tedavisi mümkün olmayan hasta olarak belirlenirdi.

Mısırlı doktorlar tarafından beynin gyri ve sulci olarak tanımlanan kıvrımları BOS un aktığı gibi erimiş bakırın aktığı kanallar olarak tanımlanmıştır. Meningesi (meninks) olarak bilinen beyin zarı ve BOS tedavisi mümkün olmayan beyin hastalıkları sınıfına girerdi.

Mısırlı doktorların papirüste yazılan bilgilere göre göz hareketleri, vücudun sağ ve sol tarafındaki uzuvlar ile beyin arasındaki çapraz kontrol mekanizmasını bildikleri anlaşılmaktadır. Hatta temporal lob sorunundan dolayı 1861 yılında konuşamama hastalığını 'afazi' olarak tanımlamasını yapan Broca'dan önce tedavi edilemeyen hastalık kategorisinde tanımlamışlardı. Servical vertabra yani omurga ezikliği hastalığının duyusal sorunlara ve felç ile ilişkisini de aynı papirüste izah etmişlerdir. Papirüsün 48 numaralı tedavi şeklinde ise omurun burkulması olarak ayakların hareket etmesi halinde bir acıya neden olan spinal bozukluklarını tanımlamışlardır. Bu son hastalık tedavi edilebilir hastalıklar sınıfına girmekteydi.

Günümüz tıp bilgilerine göre fazlasının beyin boşluklarında birikerek kafada basınç oluşturarak 'hidrosefali' ye neden olabilen Beyin Omurilik Sıvısının bir başka önemi insan vücudunda bulunan bağışıklık antikorlarının en önemlilerinden bir tanesi olan ve ana rahminde çocuğa geçen IgG immunoglobinin  bu sıvının içinde oynadığı roldür. IgG bebeklerin enfeksiyona karşı direncini oluşturan en önemli antikordur.

                                           

Günümüzde tıp bilgilerine göre Beyin Omurilik Sıvısının içinde IgG seviyesinin ölçülmesinin multiple -skleroz hastalığı teşhisinde önemli bir gösterge olabileceği ortaya konulmuştur.  [1] Bir diğer çalışmaya göre ise MS hastalarında vücudumuzdaki bütün immünoglobulinlerin %75 i olan bakteri, virüs ve toksinlerin etkisizleştirilmesinden sorumlu olan IgG, MS hastalarının neredeyse %80 nin de yüksek olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.[2] MS hastalığı, bağışıklık sistemindeki yetersizlik sonucunda beyin ve omurilikte çok sayıda plakların ortaya çıkarak hareket aksaklığı, kısmi felç, konuşma bozukluğu (afazi) ve görme bozukluklarına kadar bir dizi dengesizliğin ortaya çıkmasına neden olur.

                                               

Beyin omurilik sıvısının 'bağışıklık' ile olan ilişkisini ilk kez ortaya koyarak daha sonra pratik tıp bilgileri içinde bugüne kadar gelmesini sağlayan antik Mısır'lıların saray nazırı ve adının anlamı 'barış içinde gelen' olan İmhotep'in tanımladığı Beyin Omurilik Sıvısı (BOS) içinde bulunan vücudumuzun en önemi antikoru olan IgG immunoglobulinin yüksek veya düşük olması günümüzde bir 'bağışıklık yetersizliği' hastalığı olan Multiple Skleroz (MS) hastalığının tedavisi için bir ölçüt olarak kullanılmaktadır.

ARKEOTEKNO 

 

KAYNAKLAR      

[1] D. Riddoch, R.A. Thompson, The University Birmingham, British Medical Journal, 1970, 1, 396-399

[2] https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1699195/?page=1

[3] https://neurology.testcatalog.org/show/SFIN