PATATESİN ARKEOLOJİSİ VE EKONOMİ

S. Vedat Karaarslan

Arkeolog- Y. Mühendis 

Patlıcangiller familyasından nişasta formundaki karbonhidrat zengini Patates, hangi mevsimde toprak müsait ise yani toprağın kazılabilir durumuna göre ekilebilen bir kök bitkidir. Orta Çağ’da meyvelerinin toprak altında olmaları nedeniyle kök bitkiler, aristokratlar tarafından sofralarda pek tercih edilmezdi. Çünkü toprağın altındaki meyvesi olan bitki çıkarılması için işgücü gerektiren köylülük alameti göstermesi dolayısıyla o zaman ki aristokrasiye hiç de sevmediği sosyolojik bir yapıyı hatırlatırdı. Buna karşın meyveleri toprak üstünde yetişen bitkiler ise sofralarda baş tacı edilirdi.

Günümüzde normal insanlarda da kullanımı sorunlu olan buğday ununa dirençsiz Çölyak Hastalığına karşın 'patates unu' üretiminin de revaçta olduğu bir dünyada nişasta zengini patates, nasıl oldu da meyvesi toprak altında olmasına rağmen günümüzde bütün sofraların olmazsa olması haline gelmişti.   

Patates, Orta Çağ Almanya’sında yenilmesi için üzerine yasalar çıkarılan bir bitki iken , bizde de 1914-1918 yılları arasında Rus işgali dolayısıyla Doğu Karadeniz bölgesinden Anadolu’nun iç bölgelerine göç eden muhacirlerin yemeleri için zamanın hükümetince genelge ile ekilmesi bölge halkına talimat edilen bir bitki olarak göze çarpar. 

Patatesin her yer ve koşulda ekilebilir ve soğuya karşı çok dayanıklı olmasına karşın her patatesin kendine özgü bir takvimi bulunur. Bu takvim toprak altına ekilen tohumluk patatesin filizlenme süresini belirler. Bunun anlamı her yere ekilebilen patatesin kendi iç sirkadyen saatine göre filizlenerek tohum olarak kullanılabileceği ve bu sürenin de patates için yeşil renkli filizlenme süresinin 1 ay olmasıdır.Kısaca filizlenme süresi olan 1 aylık süre içinde hava görmemiş patates yeniden tohum olarak ekilemez.

Depolanmış patatesin panzehiri elmadır, nedeni normal koşullarda karanlık depolarda saklanabilen patatesin filizlenmesini önlemek üzere çıkardığı buharlaşmış asidini yanına konulan elmalar ile alabilir, elma ile patateslerin yan yana olması filizlenmeyi önleyen bir tedbir olarak görülür.   

FOTO DE LAGO TITICACA, PUNO: VİSTA DEL LAGO TITICACA DESDE LA CUIDED DE PUNO, PERU 

Arkeolojik kaynaklar patatesin evcilleşmesinin m.ö. 10.000 li yıllarda Peru’nun güney bölgelerinde gerçekleştiğini ortaya koyar. Kaliforniya Üniveristesi'nden bir grup arkeolog Peru'nun  'Titicaca Havzası' nda taş aletler üzerinde yaptıkları incelemelerde toz haline gelmiş nişastaları incelemişler ve bunların tarihlerinin m.ö. 3400 lü yıllara kadar uzandığını ortaya koymuşlardı. Ortadoğu mutfağına ise diğer Amerikan kökenli bitkiler olan mısır, biber, fasulye gibi 18. yüzyılda girmiştir. Aynı yüzyılda başta Prusya olmak üzere Kuzey Almanya ülkeleri patatesi temel gıda maddeleri arasına koymuştu. Patatesin gerek ekilmesi gerekse yemeklerde kullanılma süreci, aynı yüzyılda bu bölgede yer alan Prusya, Habsburg ve Romanov sülaleleri arasındaki siyasal ilişkilere bağlı olarak da gelişme göstermiştir. [1] 

Tamamen farklı bir türe ait olan kahkahaçiçeğigiller familyasından olan tatlı patates ise Orta Amerika'nın Yucatan ve Venezüella yaylaları arasındaki bölgeleri tropik ılıman ikliminin en önemli diyet gıdası olarak göze çarparken çoğu dönemlerde kıtlığın önlenmesi için en fazla ekilen bitki olmuştur.

QUECHUAS / ANDES / PERU 

İnkaların patatesi dondurulmuş ya da un haline getirerek kullandıkları bilinmektedir. Neredeyse bütün dillerde (p) ile başlayıp (otato) ile devam eden patatesin yazılışı, Güney Amerika'da And Dağları'nda yaşayan bir yerli (Aztek kökenli) halk olan Keçuva (Quechua) dilinden bütün dünya dillerine geçmiş. Keçuva dilinde fırınlanmış patates wayta, ekin halinde tarladaki patates ch'una, tatlı patates kumar  olarak adlandırılır. Keçuva dili halen Peru'da konuşulan bir dildir. [2]

THE POTATO EATERS (PATATES YİYENLER) VINCENT VAN GOGH , 1885 (AMSTERDAM VAN GOGH MÜZESİ) 

Patates, Castellanos adlı bir İspanyol tarafından 1537 yılında baskın yaptığı bir köyde ilk kez yumrular halinde görülmüştü. Daha sonra İspanyollar tarafından Güney Amerika'dan Avrupa'ya getirilmiş ama çoğu zaman  Hristiyan dinine aykırı olduğu düşüncesi ve zehirli olduğu kanısı ile yemeklerde değil süs bitkisi olarak kullanılmıştı. Bir dönem 'şeytan yiyeceği' olarak da adlandırılmıştı. Bu tanımlamada temel düşünce patateste tahıl ruhu olduğu inancı idi. Patatesteki bu ruh yenildiğinde insanı rahatsız ederdi ve bu ruhun insanı rahatsız etmemesi için insanlar sofrada birbirlerinin saçlarını çekerlerdi. Aynı şekilde ruhun incinmemesi için toplanan patateslerin mutlaka yenilmesi gerekirdi.[3]  Yapılan araştırmalar 200 ü aşkın yabani patates olduğunu ortaya koymuştur. ve filoterapi uzmanları da çiğ patates suyunun başta bağışıklık sistemini düzeltmek gibi inanılmaz sağlık sorunlarına karşın çok iyi geldiğini ileriye sürüyorlar. [4] 

Patates için yaşanan bu karmaşadan bir müddet sonra Sir Walter Raleigh (1552-1618) adlı bir İngiliz patatesi İrlanda ve İngiltere'ye getirir ve büyük ilgi görür. İrlanda'da buğday çiftcileri ile patates ekmek isteyenler arasında rekabet başlar ve patates ekimi hızla yayılır. Patatesin bugünkü kullanımına yol açan ilk gelişmeyi 1727 yılında püre haline getiren Fransız Parmentier sağlamış ve yemeklerde kullanılmaya başlanmış.Aynı yıllarda Ruslar patates yememek için direniyorlar, bazı Avrupa ülkelerinde ise patates konulu yoksullara yemek adlı kitaplar yayımlanıyordu.[5]

Hollandalı ressam Vincent Van Gogh, 1885 yılında kendi deyimi ile aynı eller ile toprağı işleyen insanlarla paralel olacak şekilde resmettiği fabrika işçilerinin loş bir lamba altında evlerinde yedikleri patatesi nasıl yücelttiklerini gösteren çizimi aynı zamanda o dönemde yaşanan kıtlık karşısında patatesin nasıl rol oynadığını anlatır.

Osmanlı Devleti'nde ise Sezaizade Hikmet 1890 yılında yazdığı 'Parmentiya yahut Patates' adlı eseri ile Patatesin yararlarını anlatmışsa da önceleri ekzotik (tropikal) bir meyve olarak bilinen patates, 1855 yılında Kırım Savaşı sırasında İngilizler tarafından önce Osmanlı Sarayı'na  sokularak yemeklerde kullanılmasına başlanmış.Halk ise başlangıçta bu bitkiye direnmiş ancak askerin vazgeçilmez gıdası olan patates, yine ordunun sayesinde halka kadar yayılmış ve ekilmeye başlanmış.

Türkiye'de TÜİK istatistiklerine dayalı Ziraat Mühendisleri Odası' nın (ZMO) ' patates raporu ' na göre Cumhuriyet Tarihinde en fazla 219.800 hektarlık bir alanda 1999 yılında 6 milyon ton patates elde edilmiş. Geçtiğimiz yıl (2018) ise 135.937 hektarlık alandan yaklaşık 4.55 milyon ton patates hasadı yapılmış. [6]

Bu durumda geniş bir coğrafyaya sahip olmasına rağmen daha organizasyonel olabilecek bir 'patates borsası' kurulması gerekliliği ile dünya patates üretimi içinde sadece %1.24 gibi bir orana sahip olan Türkiye'nin, rekolte ve ekilebilir alanın en yüksek olduğu 1999 yılından 2018 yılına kadar patates ekilebilir alanı 83.863 hektar azalmış, patates üretimi ise 1.45 milyon ton daha aşağıya inmiştir. Bunun başlıca teknik nedenleri içinde özellikle soğuk hava depoları yetersizliği nedeniyle yöresel söylemle 'kartol' olarak da bilinen patatesin Gümüşhane gibi bazı illerimizde ürünün saklanamaması, ürünün çöpe atılması [7] (hala mağaralarda depolama yapılan yerler mevcut) ayrıca karantinaya tabi zararlı organizmalar yüzünden patates ekiminin yasaklanmasına yönelik yanlış ekim yöntemleri olduğu biliniyor. [8]    

ARKEOTEKNO 

 

KAYNAKLAR

[1] Culinary Cultures of the Middle East, Sami Zubaide and Richard Tapper, I.B. Tauris, 1994

[2] Potato Diversity at Height, multiple dimensions of farmer- driven in situ conversation in the Andes. Stef de Haan 

[3] Altın Dal, Dinin ve Folklörün Kökleri, James George Frazer, YKY Yayınları, 2017

[4]   https://sagligabiradim.com/cig-patates-suyunun-vucudunuza-8-inanilmaz-yarari/

[5] La Cuisine des Pauvres,La Table des Pauvres, Michel Bonneu, 1780-1950

[6]    http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=31082&tipi=17&sube=0

[7]   https://www.birgun.net/haber/gumushane-de-depo-olmadigi-icin-patatesler-cope-atiliyor-229176

[8]    https://www.tarlasera.com/haber-11680-patates-ekimine-25-ilde-yasak-geldi